Site icon Radüs Dergisi

Sporcu değil, İnsan Psikolojisi

İnsanoğlu zor… Ucunu açık tuttum çünkü her açıdan zor, her açısı zor… Biyolojik olarak ayı psikolojik olarak apayrı zor… Konuda uzman bir birim değilim belki ama bu durum gözlemleme ve değerlendirme yeteneğimin olmadığını da göstermez tabi…

Hızlı bir giriş yapacak olursak, insan psikolojisini hemen herkesin en az bir dalında yorum yapabileceği bir alan olan spor ile düşündürmek istiyorum. Bugün spor denildiği zaman dünyanın bir çok yerinde akla ilk gelecek olan ile kategori şüphesiz ki futbol olmaktadır. Bu nedenle konuyu “spor – sporcu” bakış açısına göre biraz daraltarak “futbol – futbolcu” tarafından göstermek istiyorum. Bu “daraltılmış bakış açısı”nın bir başka nedeni ise tabi ki 2014 Dünya Kupası’ nın geçtiğimiz ay içerisinde Almanya’nın üstünlüğü ile tamamlanmasıdır.

Futbolun gerçekten dostluk, kardeşlik, barış simgesi ve benzeri misyonlar taşıdığını, bu duyguları içinde barındırdan bir oyun olduğunu düşünüyor musunuz? Elbette ki düşünebilirsiniz ya da bu dediğime gülüp geçebilirsiniz. Peki dışarıdan izleyen bir seyirci olarak değil de saha içerisinde olan futbolcular açısından bu duruma baktınız mı hiç? Tabi ki baktınız; futbolu izleyip ya da amatörce oynayıp da profesyonel futbolcuların özellikle kazandıkları paraların büyüklüğü ya da ihtişamlı lüks yaşamlarını düşünmeyen de yoktur… Fakat şimdi bunları da bir kenara bırakarak daha da farklı bir bakış açısından bakmanızı isteyeceğim sizden…

Mesela Türkiye Süper Ligi’ ni ele alalım. İstikrarlı bir futbolcu sezon içerisinde, Türkiye kupası da eklendiği zaman, yaklaşık olarak 40 civarında maç yapıyor. Avrupa kupalarında boy gösteren takımların yaptıkları maç sayısı daha da artıyor. Takım içinde kalıplaşmış bir 11 olması kadar normal bir şey de yoktur tabi ki… İstikrarlı bir futbolcunun sakatlıklar, kart cezaları ya da oyundan alınmalar gibi durumlar göz önüne alındığında ortalama 75 dakika oynadığını ve 7-8 ay süren süreç içinde yaklaşık 50 saat kadar sahada mücadele ettiğini düşünelim. Efor sarfediyor, su kaybediyor, takımı kazanıyor-kaybediyor, şu veya bu sebepten dolayı saha içerisinde ya da dışarısında agresifleşebiliyor, ücretini zamanında alamıyor, ailesine çok fazla zaman ayıramayabiliyor, vs… gibi bir çok durumlar sezon içerisinde karşı karşıya kalıyor. Şimdi de günlük olarak iş ya da özel hayatınızda kendinizi düşünün: Trafikte ya da iş yerinizde yaşadığınız en basit bir tartışma bile bütün konsantrasyonunuzu belki tüm gün boyunca alıp götürmeye yetecektir; çocuğunuzun sabah uyandığındaki öksürüğü aklınıza takılacaktır; canınızı sıkan başka bir konu yüzünden tartıştığınız eşiniz ile olan durumunuz ne olacak peki?

Yaşananlar ne olursa olsun özellikle olumsuz olarak, bulunduğunuz ortamdan ve andan dolayı baş etmek her zaman çok da kolay olmayabiliyor. Bir insanı sevmeyebilirsiniz, bu bir zorundalık değildir; fakat size saygısızlık yapmayan her insana saygı göstermek zorundasınızdır. Ön yargı ile konuşmak, önünü arkasını düşünmeden eylem yapmak, bir anlık oldu bittiler ile ortalığı karıştırmak olmasın sizin işiniz… Yunan filozof Epiktetos’un da dediği gibi: “Senin bardağını kırdıkları zaman da, komşunun bardağı kırıldığı zamanki kadar sakin olmalısın.”

Exit mobile version