Türkiye’nin neresine giderseniz gidin değişmeyen bir gerçek görürsünüz. İşveren işçi bulamadığından, işçi ise işsizlikten yakınır durumdadır. Hemen her iş ilanında tecrübe şartı bulunur. Yeni mezun olmuş bir mühendis için iş bulmak neredeyse imkânsız hale gelmiştir. Bunun yanı sıra işveren için ara eleman bulabilmekte bir o kadar zordur.
Makine sektöründe de olduğu gibi birçok imalat sektöründe ara eleman sorunu yaşanmakta. Maalesef ki artık mezun olunmuş okullardan getirilen diplomalar patronlar için bir anlam ifade etmemekte. Kurumsallığın ön plana çıktığı günümüzde nitelikli eleman sıkıntısı ülke ekonomimizde eleman açığı olarak ortaya çıkıyor.
Bir yanda tecrübeli eleman arayan işverenler, bir yanda ise ‘ne iş olsa yaparım’ diyen gençler… Nasıl oluyor da bu kadar üniversite mezunu varken böyle bir çelişki olabiliyor? Bunu cevabı sanırım eğitim-öğretim sistemimizden kaynaklanıyor. Sadece sınava yönelik eğitilen öğrenciler hayatın sadece bir sınavdan ibaret olduğuna inanarak önlerine gelen testleri çözebilirlerse her şeyi başarabileceklerini düşünüyor. Ne tuhaftır ki sadece öğrenciler değil anne-babalar da artık buna inanmış durumda. Hâlbuki ülke de istihdam sağlamanın en önemli yolu ara eleman yetiştirebilmekten geçiyor. Gençler kendilerini eğer masa başındaysa, iş yeri arabasını vermişse bir şeyler başarmış zannediyor. Oysa sanayi de çalışan bir ara eleman da diploma sahibi bir gençle belki de aynı seviye de ülkesine katkı sağlıyor.
Eğitim sistemi küçük yaşlar da çocukların becerilerini geliştirmeye yönelik olmalıdır. Eli ister kalem tutsun, ister tornavida, ister dikiş-nakış… Çocuğun becerileri gelişmeye başladığı andan itibaren, siz onun el ve vücudunu kullanma becerilerini geliştirirseniz ileri de o kadar başarılı, o kadar ülkesine istihdam sağlayacak gençler yetişecektir.
Saygılarımla,