Dünya’nın önde gelen iki borsası (ABD ve Çin) ekim-kasım aylarında aniden sallandılar. Öyle ki; neredeyse 2018 yılının kazanımlarını silecek kadar önemli bir sallantıydı bu.
Amerikan Wall Street Journal gazetesindeki bir değerlendirme, bu sarsıntıda borsalardan silinen değerin dünya ekonomisinin yüzde 10’una yakın bir büyüklüğe ulaştığı tahmin ediliyordu.
Arjantin’deki G 20 zirvesinde ABD ve Çin “ticaret savaşlarına”, bir çözüm aramak üzere “ateşkes” ilan ettiklerine ilişkin izlenimlerin etkisiyle biraz daha güçlendi, piyasalar geçici olarak da olsa rahatladı.
Ancak Aralık ayının ilk haftasında, bu “ateşkes”e güven azalırken, Başkan Trump’ın attığı bir Tweet’in ardından Çarşamba günü ABD borsaları bir kez daha sarsıldı.
Dow Jones, S&P 500 ve Nasdaq endeksleri yine, bir günde yüzde 3’den fazla değer kaybettiler. Sarsıntıdan dünya borsaları da etkilendi. Nikkei (Japonya) yüzde 0,53, Şanghay (Çin) yüzde 0,61 düştü. Gerileme eğilimi Londra, Frankfurt, Paris borsalarına da yansıdı.
Perşembe günü itibarıyla New York’ta, Dow Jones endeksinin 2018 kazancı yüzde 1.22’ye gerilemişti. Sarsıntıda önemli bir rol oynayan teknoloji sektörü hisselerini izleyen Nasdaq endeksi de yılı yüzde 4,5 düzeyinde pozitif alanda kapatacak gibi görünüyor.
2019 için dünya mali piyasaları oldukça tedirgin.
Bu tedirginliğin başlıca sebepleri arasında borsalardaki sallantılar, dünya ekonomisinde yaşanan faiz artışları, yükselen likidite bolluğu ve belki de en önemli başlık olarak ticaret savaşları sayılabilir.
Uluslararası kurye şirketi DHL de küresel ticaretin büyüme hızında, 2019 başında bir yavaşlama bekliyor. Küresel fon yönetim şirketi Schroders gibi, 2019’da dünya ekonomisinde büyüme hızının, yüzde 2,5-3 olarak düşünülen resesyon sınırına dayanmasını bekleyen kötümserler de var: Schroders baş ekonomisti Keith Wade, Outlook 2019: Global Economy notunda, küresel ekonomik büyümenin 2018’de 3,3’ten 2019’da 2,9’a gerileyeceğini düşünüyor.
ABD’de genel hava bir ekonomik toparlanma devresinin sonuna gelindiği yönünde. Faizler yükseliyor, şirket kârlarında bir düşüş görülüyor, bütçe açığı hızla artıyor.
Dünyanın ikinci büyük ekonomisi Çin’de ekonomik büyüme 2017 yılında yüzde 6,7’den 2018’de yüzde 6,5’e düşerken, 2019’da yüzde 6 düzeyine gerilemesi bekleniyor.
Benzer bir yavaşlama havası Avrupa Birliği (AB) için de söz konusu.
Ancak gelişmekte olan ülkelere yönelik beklentiler, iyimser olma çabalarına karşın, oldukça belirsiz.
Bu ülkelerin dolar cinsinden borçlarının, 2008 sonunda dünya ekonomisinin yüzde 9’undan 2018 yılının başında yüzde 14’üne yükselmiş olması kaygı yaratıyor.
Mutlak miktar olarak 5,5 trilyon dolara ulaşan bu borç yükü, bu ülkelerin ekonomilerini dolar faizlerindeki hareketlere çok duyarlı bir konumda tutuyor.
Buna karşılık iyimser yaklaşımlar dolar faizlerindeki arışın 2019 içinde duracağına, 2019 yılında gelişmekte olan piyasalar içinde ekonomileri göreli olarak daha dengeli konumda olanların, yabancı yatırımcılar açısından yeniden çekici bir konuma yükseleceklerini düşünüyorlar.
Ülkemizde ise ilk çeyrekte bir daralma olması normal. Ancak ikinci ve üçüncü çeyrekte toparlanma olması muhtemel görünüyor. Faizlerde her hangi bir değişim olmayacak ve doların da bu seviyeleri koruyacağını düşünürsek ihracat yapan firmalar açısından çok büyük bir sıkıntın yaşanmayacağı kanısındayım.
Biraz moral değerler biraz daha çaba ve vizyonumuzu genişleterek bu sıkıntılı durumları aşacağımıza inanıyorum.
Saygılarımla,