Merhabalar,
Ülke ekonomimizin önündeki en önemli engeller nelerdir diye kime sorarsanız sorun, ticaretle uğraşsın veya uğraşmasın, birçok farklı cevap alabilirsiniz. Fakat; çoğunluğun cevabı Çin olacaktır. Bunun dışında, bir kısmı kur problemi diyebilir, bir kısmı da küresel krizden bahsedebilir. Evet aslında bunların hepsi doğru, bu problemler ülke ekonomimiz için gerçekten büyük engeller yaratıyor ve sorunlar oluşturuyor; ancak ben, size bambaşka ve belki de yukarıda bahsetmiş olduğum problemlerden çok daha büyük bir problemden bahsetmek istiyorum. Kayıt dışı ekonomi ve merdiven altı üretimi.
Ülkemizin ve ekonomimizin büyümesinin önündeki en önemli sorun, kayıt dışı ekonomidir. İstihdamın ve kazancın çok büyük bir bölümü, ne yazık ki kayıt altına alınamıyor. Böyle olunca, dolaylı ve dolaysız vergiler, sigorta primleri, elektrik ve diğer yan giderler kayıt altında bulunan üreticiden alınarak açık tamamlanmaya çalışılıyor. Peki, ya sonuç?
Sonuç, çok açık aslında, 1 TL’ye mal olacak ürün, ne yazık ki kayıt altında çalışan ve vergisini düzenli ödemeye gayret edenler tarafından 2 TL’ye mal ediliyor. Yüksek maliyet sonucu, şirketler, ürünlerini pazarlayabilmek için daha düşük karlarla çalışmak zorunda kalıyorlar. Bu yüzden de özellikle, yurt dışı pazarda Çin gibi bir faktörle uğraşabilmek çok zor hale geliyor. Aslında bu durumda daima yurt dışı pazardan bahsedilir; ancak asıl problem yurt içi pazardan kaynaklanıyor. Kayıtlı üretici, bu sefer, içeride merdiven altı çalışan firmalar ile mücadele etmek zorunda kalıyor. Karlılık konusunda çok ciddi kayıplar yaşanıyor, sonunda baktığınız zaman elde avuçta bir şey kalmıyor, kayıt altında çalışan; devletine ve milletine yapmış olduğu hizmetin karşılığını bir türlü alamıyor ve sürekli haksızlığa maruz kalıyor.
Peki bu kayıt dışı ekonominin suçlusu kim? Devlet mi?
Size başımdan geçen bir olayı anlatmak istiyorum. Seneler önce satış yapmak için bir müşterimizi ziyarete gittim. Önce şirketimin tanıtımını yaptım ve işimizde ne kadar iyi olmaya gayret ettiğimizi anlattım. Müşterim “işte, tam aradığımız gibi bir firmasınız” dedi. Kendi tedarikçisi ile yaşadığı problemleri anlattı, ürünlerin gerçekten çok kalitesiz olduğunu, firmanın ürünlerinin doğru düzgün arkasında durmadığını anlattı. Hangi firma ile çalıştığını sorduğumda, piyasadan tanıdığım bir merdiven altı firmanın ismini söyledi bana. Bizimle çalışması halinde bu sorunları yaşamayacağını açıkladım kendisine, kendi çalışma şeklimiz de bu problemlerle karşılaşmayacağını, karşılaşılacak problemlere de derhal çözüm bulacağımızı anlattım. Daha evvel de dediğim gibi, müşterim görüşmemizden çok memnun kaldı ve benden hemen fiyat teklifi istedi. Müşterimin kullanmış olduğu ürünlere göre fiyat teklifimi ve numunelerimi hazırlayıp heyecanla tekrar kendisini ziyarete gittim. Beni görünce çok memnun oldu, numuneleri çok beğendiğini söyledi, sıra fiyat teklifine geldi. İşte bu noktadan sonrası ne yazık ki hüsran. Benim fiyatım, hali hazırda çalıştığı firmanın fiyatına göre yüzde 30’a yakın daha pahalıydı. Müşterim Vahap bey bu fiyatlar çok yüksek, ben diğer firmadan bunların çok çok altında alıyorum zaten, sizinle çalışabilmemiz için fiyatlarınızı bu seviyeye indirmeniz gerekiyor dedi.
Şimdi bir daha düşünelim, öncelikle müşterim, çalıştığı firmanın merdiven altı imalat yaptığını, hemen hemen hiçbir kayıtlı çalışanın olmadığını, sıfıra yakın vergi verdiğini biliyor. Ayrıca; aldığı hizmetin kalitesizliğinin ve yaşadığı sıkıntıların da farkında. Tek memnun olduğu konu FİYAT. Bunun yanında müşterim de imalat sektöründe ve ürettiği ürünleri piyasa satmaya çalışıyor. Onun da en büyük sıkıntısı merdiven altı imalat yapan firmalar ile FİYAT mücadelesi.
Öyleyse bir daha soruyorum, bu kayıt dışı ekonominin suçlusu kim?