“Marka Tescilinde ve Korunmasında Uluslararası Uygulamalar Sempozyumu”, İstanbul Ticaret Üniversitesi’nin (İTİCÜ) Eminönü Kampüsü’nde gerçekleştirildi. ABD, İtalya, Japonya ve Almanya’dan gelen katılımcıların marka konusunda birer konuşma yaptığı sempozyum yoğun ilgi gördü.
Sempozyumda, Türk Patent Enstitüsü (TPE) Başkanı Prof. Dr. Habip Asan, İTİCÜ Rektörü Prof. Dr. Nazım Ekren, İTİCÜ Fikri Mülkiyet ve Rekabet Hukuku Merkezi Başkanı Doç. Dr. Muzaffer Şeker, Av. Dr. Cahit Suluk, Av. Yasemin Kenaroğlu, Dünya Fikri Mülkiyet Teşkilatı (WIPO)’ndan Antonina Stoyanova, Avrupa Birliği Marka ve Tasarım Ofisi (OHIM)’nden Stefan Martin, ABD’den Marka Avukatı ve Vekili Matthew R. Mills, Almanya’dan Dr. Björn Bahlmann, İtalya’dan Marka Uzmanı Franca Auto, Japonya’dan Dr. Hiromichi Aoki, Paksoy Şirketler Grubundan Dr. Cahit Paksoy, Arçelik’ten Sertaç Köksaldı ve AHK’dan Özgül Koç Kahraman birer konuşma yaptı.
“Marka tescili önemli”
Fikri mülkiyet hakları konusunda Avrupa, ABD ve Japonya’dan gelen uzmanların bilgi ve tecrübelerini dinleyicilerle paylaştıkları sempozyumda; TPE başkanı Sayın Asan, üretim ve pazarlama yapılan ülkelerde marka koruması elde etmeyen firmaların, ciddi riskler aldığına dikkat çekti. Markalarını tescil ettirmeksizin başka ülkelerde ticaret yapan firmaların, o ülkelerdeki üretimlerinin durdurulabileceği, mallarının toplatılabileceği ve hatta tazminat ve hapis cezaları ile karşı karşıya kalabileceğini vurgulayan Asan, etkin markalaşma stratejisinin ön koşulunun başka ülkelerin marka tescil süreçlerinin bilinmesi olduğunu vurguladı.
Asan; “Uluslararası ticaretteki gelişmelere paralel olarak, firmaların dünyanın hemen her bölgesine ürün pazarlamaya başladığı bir dönemde, markaların sadece ulusal düzeydeki tescillerinin yeterli olmayacağı, etkin bir marka kurulması için hedef pazarların tamamında marka korunmasının gerekliliği aşikârdır” dedi.
“Madrid sisteminde büyük kolaylık”
Sempozyumda, BM’ye bağlı Dünya Fikri Mülkiyet Teşkilatı (WIPO) danışmanlarından Antonina Stoyanova, WIPO açısından uluslararası marka tescil (Madrid) sistemini anlattı. Türk firmalarının, WIPO’nun marka tescil sistemini (Madrid Sistemini) kullanarak uluslararası marka tescillerini yaptırmaları gereğine dikkat çeken Stoyanova, Madrid Sisteminin marka sahiplerine büyük kolaylık sağladığını vurguladı. Stoyanova, Madrid Sistemindeki yeni gelişmeleri dinleyicilerle paylaştı.
OHIM Temyiz Kurulu Üyesi Stefan Martin ise, önceden tescili gerçekleşen markaların artık tescil edilmediğini, marka tesciline ilişkin kuralların sıkılaştırıldığına dikkat çekti. Özellikle üç boyutlu markalar, ses ve koku markaları gibi sıra dışı markalar bakımından korumanın güçleştirildiğini vurgulayan Martin, OHIM kararlarında son yıllarda bu konulara ilişkin önemli değişiklikler olduğunu belirtti.
“Markalar jenerik haline gelmesin”
Washington D.C.’deki Arent Fox Hukuk Bürosu’ndan Avukat ve Marka Vekili Matthew R. Mills, Amerikan marka sistemini masaya yatırdı. Mills, Amerikan marka korumasının Avrupa’dan farklarını ortaya koydu ve Amerika’da marka hukuku anlamında ayırt edicilik kavramını açıkladı. Bu bağlamda özellikle üç boyutlu markalar, ses ve koku markaları gibi sıra dışı marka olabilecek işaretlerle ilgili Amerikan uygulamasını dinleyicilerle paylaştı. Aspirin, Escelator ve Thermos gibi markaların jenerik hale gelerek, öldüğüne dikkat çeken Mills, markaların jenerik hale gelmemesi için alınması gereken önlemleri anlattı.
“OHIM sisteminde ya hep ya hiç”
İtalya’daki en büyük fikri mülkiyet hukuk bürosundan katılan marka uzmanı Franca Acuto, Avrupa Birliğinin marka ve tasarım ofisi olan OHIM’i anlattı. Marka tescilinde ve korumasında OHIM’in avantaj ve dezavantajlarını konu olan sunumuyla Acuto, bu sistemin marka sahiplerine büyük kolaylıklar sağladığını vurguladı. Acuto, sistemin dezavantajı olarak eğer AB’ye üye 27 ülkeden birinde marka tescil engeli varsa, kalan 26 ülke bakımından da marka başvurusunun reddedildiğini dile getirdi. Başka bir deyişle OHIM sisteminin ya hep ya hiç ilkesi üzerine oturduğuna dikkat çekti. Ancak bu halde başvuru sahibi çok basit bir işlemle kalan 26 ülkede bireysel başvuruya dönüş yapabileceğini de ekleyerek İtalyan marka sistemini dinleyicilerle paylaştı.
Almanya’nın önde gelen hukuk bürolarından Böhmert & Böhmert’ten katılan Marka Avukatı Dr. Björn Bahlmann Almanya’da marka tescil ve korumasını anlattı. Bahlmann, Almanya’da marka olarak tescil edilebilecek ve edilemeyecek işaretleri görsel örnekleriyle dinleyicilerle paylaştı. Bahlmann, marka koruması için tescil ettirilen markanın kullanma yükümlülüğü olduğuna, bu kullanımın nasıl olması gereğini vurguladı.
Alman-Türk Ticaret ve Sanayi Odası (AHK) Hukuk Müşaviri Özgül Koç Kahraman, Türk-Alman ekonomik ilişkilerine ilişkin verileri paylaştıktan sonra AHK’nın bu ilişkideki rolüne dikkat çekti. Marka korumasına da değinen Sayın Koç Kahraman, dinleyicilere markanızı uluslararası düzeyde koruyun mesajını verdi.
“Japonya’da marka koruması”
Tokyo’daki Yuasa and Hara hukuk bürosundan ve Hokkaido Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Hiromichi Aoki, Japonya’nın marka tescil sistemini detaylı bir şekilde anlattı. Madrid Sistemiyle yapılan Janopya’daki 2011 yılındaki marka başvurularından yaklaşık 23 bin başvurudan 96 adedinin Türk menşeli olduğuna dikkat çeken Dr. Aoki, sunumunun ilerleyen bölümlerinde Japonya’da marka ve haksız rekabet korumasını anlattı. Bazı davalardan örnekler veren Aoki, Japonya’da sıkı bir marka koruması olduğuna dikkat çekti. 1.031 markanın tanınmış marka listesinde kayıtlı olduğuna dikkat çeken Aoki, ülkemize yabancı olan trade dress korumasını da dinleyicilere anlattı.
Arçelik Fikri Haklar Yöneticisi Sertaç Köksaldı, Arçelik örneğinden hareketle marka başarı hikâyelerini anlattı. Köksaldı, özellikle Topluluk Marka tesciline ilişkin tecrübelerini dinleyicilerle paylaştı. OHIM’in zaman zaman farklı yönlerde karar verebildiğine dikkat çeken Köksaldı, marka hukukunda ayırt edici nitelik kavramına ve jenerik ifadelere ilişkin çok sayıda örnek paylaştı. OHIM tarafından Vision, Wash&Wear, SmartSense, Freshstore, Comfort Guide gibi markalarının tescil edildiğini ve fakat Greenplus, Greenline, Dry&Save, EcoSmart gibi markalarının da tanımlayıcı bulunarak tescil başvurularının reddedildiğine dikkat çekti.
“ABD’ye ihracat yapan 17. ülke olmamız gerek”
Paksoy Şirketler Grubu Başkanı Dr. Cahit Paksoy ise, Türk firmalarının Amerika’da markalaşması ve iş fırsatlarına ilişkin tecrübelerini paylaştı. Paksoy, Amerika’ya ürün ve hizmet ihraç etmeyen firmaların bir dünya markası olamayacaklarına dikkat çekti. 800 milyar $’a yaklaşan gayri safi milli hasılasıyla dünyanın 17. büyük ekonomisi olan Türkiye’nin ABD’ye ihracat yapan 48. ülke olduğunu vurgulayan Paksoy, bu durumun hiç de iç açıcı olmadığına, en azından ABD’ye ihracat yapan 17. ülke olmamız gereğini vurguladı. Emek yoğun ürünlerden teknolojik ürünlere geçişin zamanı geldiğine dikkat çeken Paksoy, bunun da ancak markalaşma ile mümkün olabileceğini vurguladı.
Japon menşeli Daiichi Sankyo İlaç Firmasının Türkiye Genel Müdürü Dr. İlker Özbay, öncelikle Daiichi Sankyo firmasının markalaşma hikâyesini anlattı. Yaklaşık 8.5 milyar $’lık cirosunun % 20’sini Ar-Ge’ye ayırdıklarını belirten Dr. Özbay, dünya çapında 30 bin çalışanı ile dünyanın 16. Büyük ilaç firması olduklarını belirtti. 2010 verilerine göre dünyada 30 bin ilaç markasının tescilli olduğuna dikkat çeken Dr. Özbay, marka hukukunda ilaç markalarının ayrı bir yeri olduğuna; hedef kitlenin doktorlar ve eczacılar olması nedeniyle marka benzerliği açısından daha farklı kriterler uygulandığına dikkat çekti.
“Dünya markası çıkarmak süreklilik esasına dayanır”
Fikri mülkiyet alanındaki uluslararası davalardan ve bu alandaki akademik çalışmalarıyla tanınan Avukat Dr. Cahit Suluk ise, Sempozyumda Türk firmalarının, uluslararası marka tescili ve korumasındaki durumunu ortaya koydu. Apple’ın marka değerinin 70 milyar $ iken, ilk 100 Türk markasının toplam değerinin 27 milyar $ olduğuna dikkat çeken Dr. Suluk, ilk 100 markamızın yarım elma etmediğini belirtti. Dünya markası çıkarmanın süreklilik esasına dayandığına vurgu yapan Dr. Suluk, Osmanlı döneminde tescili yapılan Abdi Nusret ve Şürekası, Bafra Sigarası, Nadir ve Sulh Kızı gibi markalardan hiçbirinin yaşamadığına, buna karşılık yine ülkemizde Osmanlı döneminde tescil ettirilen Singer, Mercedes, Nestle, Salamander gibi yabancı markaların bugün çok güçlü markalar olarak hayatını sürdürdüğüne dikkat çekti.
Marka korumasında ülkesellik
Marka hukuku alanında uzmanlığı ile bilinen Av. Yasemin Kenaroğlu, Sempozyumda WIPO’nun Madrid Sistemini ele aldı. Av. Kenaroğlu, Türk firmalarının markalarını Türkiye’de tescil ettirmelerine rağmen ihracat yaptıkları veya yapacakları ülkelerde tescil ettirmediklerine dikkat çekti. Av. Kenaroğlu, firmaların 5-10 yıllık stratejiler geliştirerek hangi ülkelere gideceklerse bu ülkelerde koruma almaları gereği üzerinde durdu. Marka korumasında ülkesellik ilkesinin geçerli olduğuna, bu yüzden de hangi ülkelerde koruma talep ediliyorsa markanın o ülkelerde tescil ettirilmesi gereğini vurgulayan Av. Kenaroğlu, yurt dışında marka tescili bakımından bireysel tescillere oranla Madrid Sistemi ile OHIM’in iyi birer seçenek olduğunu belirtti.