Ticari hayat birer tüzel kişi olan işletmeler ile işletmelerin faaliyetlerine can veren yönetici ve çalışanlara kanunlar çerçevesinde belirli sorumluluklar yüklemektedir. Ticari hayatta yapılan tüm iş ve işlemlerin nihai amacının kar elde etmek olduğu gerçeği tüm piyasa aktörleri tarafından bilinen bir durumdur. Kar elde etmek amacının ayrılmaz iki öğesi gelir ve gider kavramlarıdır. İşletme faaliyetlerinin yürütülmesi aşamasında oluşan gider ve gidere ilişkin harcamalar gerek vergi incelemesi yapan elemanlar, gerekse işletme yöneticileri ve pay sahipleri için oldukça önemlidir. Zira gider kavramına giren her iş ve işlem işletmeye ait gider unsuru doğurmamakta, işletme ve işletme faaliyeti ile ilintili olmayan gider unsurlarının işletme adına gider kaydedilmesi işletmeyi herhangi bir vergi incelemesinde cezai müeyyidelerle karşı karşıya bırakabilir. Kanun koyucu bu hususa ilişkin olarak hangi gider unsurlarının işletme adına gider kaydedilemeyeceğini düzenlemiş ve bu unsurlara kanunen kabul edilmeyen giderler başlığı altında ilgili mevzuatlarda yer vermiştir. Kanunen kabul edilmeyen giderler kanun koyucu tarafından gelir vergisi mükellefleri ile kurumlar vergisi mükellefleri için ayrı ayrı düzenlenmiştir. Gelir vergisi mükelleflerine ilişkin kanunen kabul edilmeyen giderler Gelir Vergisi Kanunu’nda düzenlenmiş iken kurumlar vergisi mükellefleri için bu giderler Kurumlar Vergisi Kanunu ilgili maddelerinde düzenlenmiştir.
A.Gelir Vergisi Kanununda Gider Olarak Kabul Edilmeyen Unsurlar
Gelir bir gerçek kişinin bir takvim yılı içinde elde ettiği kazanç ve iratların safi tutarıdır. Bu tanımdan yola çıkarak gelir vergisi mükelleflerinin elde etmiş oldukları gelire karşılık olarak bu geliri elde ederken katlandıkları giderler vergilendirme aşamalarında safi tutarın tespiti açısından belirleyici olmaktadır. Gelir vergisine ilişkin ilgili mevzuat birçok hususa değinmiş olmakla birlikte bizim için önemli olan ve üzerinde duracağımız nokta kanunen kabul edilmeyen giderler kısmıdır. Gelir Vergisi Kanunu 41. Maddesinde sırasıyla sayılan ve gelir vergisi mükelleflerini yakından ilgilendiren kanunen kabul edilmeyen giderler şöyledir.
Teşebbüs sahibi ile eşinin ve çocuklarının işletmeden çektikleri paralar veya aynen aldıkları sair değerler.
Teşebbüs sahibinin kendisine, eşine, küçük çocuklarına işletmeden ödenen aylıklar, ücretler, ikramiyeler, kamüsyonlar ve teminatlar.
Teşebbüs sahibinin işletmeye koyduğu sermaye için yürütülecek faizler
Teşebbüs sahibinin, eşinin ve küçük çocuklarının işletmede cari hesap veya diğer şekillerdeki alacakları üzerinden yürütülecek faizler.
Her türlü para cezaları ve vergi cezaları ile teşebbüs sahibinin suçlarından doğan tazminatlar.
Kiralama yoluyla edinilen veya işletmede kayıtlı olan yat, kotra, tekne, sürat teknesi gibi motorlu deniz, uçak ve helikopter gibi hava taşıtlarından işletmenin esas faaliyet konusu ile ilgili olmayanların giderleri ve amortismanları.
Kullanılan yabancı kaynakları öz kaynaklarını aşan işletmelerde, aşan kısma münhasır olmak üzere, yatırım maliyetine eklenenler hariç, işletmede kullanılan yabancı kaynaklara ilişkin faiz, komisyon, vade farkı, kar payı, kur farkı ve benzeri adlar altında yapılan gider ve maliyet unsuru toplamının %10 unu aşmamak üzere Bakanlar Kurulunca kararlaştırılan kısmı.
Basın yoluyla işlenen fiillerden veya radyo ve televizyon yayınlarından doğacak maddi manevi zararlardan dolayı ödenen tazminat giderleri.
Yıllara sari inşaat ve onarım giderleri.
Kanun koyucunun ilgili mevzuat çerçevesinde düzenlediği bu gider türleri gelir vergisi mükellefleri açısından kanunen kabul edilmeyen giderlerdir. Bu giderlerin gelir vergisine ilişkin vergilendirme döneminde vergi matrahından indirilmesi söz konusu olmayacaktır.
B.Kurumlar Vergisi Kanununda Gider Olarak Kabul Edilmeyen Unsurlar
Ülkemizde vergi gelirleri göz önüne alındığında kurumlar vergisi mükelleflerinden elde edilen vergi gelirlerinin, gelir vergisi mükelleflerine oranla çok daha fazla olduğu mali istatistiklerden net bir şekilde görülmektedir. Kurumlar Vergisi Kanunu’na tabi olan bu mükelleflerin gider olarak indiremeyecekleri durumlar ilgili kanunun 11. Maddesinde sırasıyla açıklanmıştır.
Öz sermaye üzerinden ödenen veya hesaplanan faizler.
Örtülü sermaye üzerinden ödenen veya hesaplanan faiz, kur farkları ve benzeri giderler.
Transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü olarak dağıtılan kazançlar.
Her ne şekilde ve ne isimle olursa olsun ayrılan yedek akçeler.
Bu Kanuna göre hesaplanan kurumlar vergisi ile her türlü para cezaları, vergi cezaları, 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre ödenen cezalar, gecikme zamları ve faizler ile Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre ödenen gecikme faizleri.
Kanunlarla veya kanunların verdiği yetkiye dayanılarak tespit edilen hadler saklı kalmak kaydıyla, menkul kıymetlerin itibarî değerlerinin altında ihracından doğan zararlar ile bu menkul kıymetlere ilişkin olarak ödenen komisyonlar ve benzeri her türlü giderler.
Kiralama yoluyla edinilen veya işletmede kayıtlı olan; yat, kotra, tekne, sürat teknesi gibi motorlu deniz taşıtları ile uçak, helikopter gibi hava taşıtlarından işletmenin esas faaliyet konusu ile ilgili olmayanların giderleri ve amortismanları.
Sözleşmelerde ceza şartı olarak konulan tazminatlar hariç olmak üzere kurumun kendisinin, ortaklarının, yöneticilerinin ve çalışanlarının suçlarından doğan maddî ve manevî zarar tazminat giderleri.
Basın yoluyla işlenen fiillerden veya radyo ve televizyon yayınlarından doğacak maddî ve manevî zararlardan dolayı ödenen tazminat giderleri.
Her türlü alkol ve alkollü içkiler ile tütün ve tütün mamullerine ait ilan ve reklam giderlerinin % 50’si.
C.Sonuç
Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisi Kanunu’nu baz alarak açıkladığımız kanunen kabul edilmeyen giderler tüm işletmelerin ve özellikle işletmelerin mali işlerini yürüten personeller tarafından bilinmesi büyük önem arz eden konuların başında gelmektedir. Kazancın tespiti aşamasında gelir vergisi ve kurumlar vergisine ilişkin matrahın doğru belirlenmesi ancak mevzuata hâkimiyet, kanunlar tarafından çizilen çerçevenin dışına çıkmadan, mevzuattaki bilgilerin özümsenip bilinmesiyle mümkündür. Özellikle mükellefin vergiye uyum sağlanmasının amaçlandığı, mükellefin kanunlara uygun bir şekilde zamanında ve doğru beyan ile vergilendirilmesinin amaç edinildiği bu dönemde değindiğimiz bu konunun faydalı olmasını ümidiyle.
Kaynakça:
Gelir Vergisi Kanunu
Kurumlar Vergisi Kanunu
Vergi Usul Kanunu
Türk Ticaret Kanunu