İşte böyle sıkıntılı bir dönemde, 1913 yılında Bulgaristan’ın Kırcaali şehrine bağlı Koşukavak ilçesinde dünyaya gelir Ahmet Tunay. Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılmasının ardından Türkiye’ye kaçmak zorunda kalan binlerce Rumeli Türkünden biridir. Henüz yedi yaşındayken, akrabalarıyla birlikte, göçmenler için hazırlanan Lüleburgaz’ın Sakız Köyü’ne yerleştirilir. Yerinde duramayan bir genç olan Ahmet Tunay, hayatını bu köyde sürdürmemek için 1925’te tek başına İstanbul’a gelir…
KAHVEHANEDE YATIP KALKTI
Kurtuluş savaşından çıkmış genç Türkiye Cumhu-riyeti’nin ekonomik sıkıntılarla boğuştuğu zorlu yıllardır. İstanbul’a tek başına gelen Ahmet Tunay da bu sıkıntılardan payını alır. Eminönü Kantarcılar Semti’nde bir kahvehanede yatıp kalkar. Kantarcılık mesleğiyle tanışması da bu döneme denk gelir. Gündüzleri, semte ismini veren kantarcılarla çalışırken akşamları da kaldığı kahvehanenin sahibine yardım eder. Çekirdekten yetişir ve burada baskül yapmayı öğrenir. Fakat çıraklık onun hayalleri için yeterli değildir; Ahmet Tunay’ın hedefleri çok daha büyüktür…
DEVRİM ARABALARINDAN ÖNCE TÜLOMSAŞ’TA ÇALIŞTI
Meslekteki deneyimini artırmak ve kendi ayakları üzerinde durmak ister Ahmet Tunay. 1930’da, şimdiki ismiyle Türkiye Lokomotif ve Motor Sanayi A.Ş. (TÜLOMSAŞ) olan Eskişehir Cer Atölyesi’nde çalışmaya başlar. Eskişehir Cer Atölyesi, Genç Türkiye Cumhuriyeti’nde makine sanayisinin tohumlarının atıldığı ilk yerlerden biridir. Lokomotif ve vagon yapımının dışında; kazanhane, çarkhane, marangozhane, köprü, demiryolu makası, kantar ve yol emniyetiyle ilgili malzemeler üretilmektedir bu atölyede. Aynı zamanda, sanayi sektöründe çalışacak olan yüzlerce teknik eleman yine bu atölyede eğitim almaktadır. Ahmet Tunay, Türkiye’nin sanayileşme sürecinde önemli bir kilometre taşı olan ve 1961’de Devrim Otomobilleri’nin üretildiği yer olarak da tarihe geçen Cer Atölyesinde çalıştığı süre boyunca kantar yapımında uzmanlaşır.
KAHVEHANECİNİN KIZIYLA EVLENDİ
Soyadı kanunu çıktığında, Tuna boyundan geldiği için Tunay soyadını alan Ahmet Tunay, 1935 yılında İstanbul’a geri döner. Kaldığı süre içinde kahvehane sahibinin kızı Feride’yle yakınlaşır Ahmet Tunay. Feride Hanım’ı babasından tek başına ister ve aynı yıl içinde evlenir. Bir süre daha farklı atölyelerde çalışan Ahmet Tunay, 1936 yılında ticaret odasına kendi adına tescil ettirdiği atölyesinde baskül ve taşıt kantarı imalatına başlar. Yaptığı kantarların güvenilirliği sayesinde kısa sürede ünlenir ve büyür. İşler büyürken Tunay ailesi de büyümektedir; 1938’de Hayriye, 1940’ta Orhan Tunay dünyaya gelir.
VARLIK VERGİSİ YÜZÜNDEN ATÖLYEYİ KAPATTI
Şükrü Saraçoğlu Başbakanlığı’ndaki hükümetin 1942 yılında uygulamaya koyduğu “Varlık Vergisi” bir anda her şeyi değiştirir. Gece gündüz çalışan Ahmet Tunay, bu çok ağır vergiyi ödeyemeyeceği için Eminönü ‘deki atölyesini kapatmak zorunda kalır. Tunay daha sonra ailesiyle birlikte İzmir’e taşınır. Burada bir ortakla birlikte tekrar baskül ve kantar üretimi yapmaya başlar. Varlık vergisinin kalkması ve ortağıyla yaşadığı bazı sıkıntılar nedeniyle 1950’de İstanbul’a dönmeye karar verir. Bu arada Tunay ailesi de büyümeye devam etmektedir, 1947’de Ayhan, 1951’de ise İlhan Tunay dünyaya gelir. Ahmet TUNAY bu kez tarihi yarımadada bulunan Ayvansaray Mahallesi Kuyu Sokak’ta 150 metrekarelik bir atölye açar. Bu atölyede terazi, baskül ve kantar üretimini devam ettirir. O günlerde pazarlarda en çok kullanılan ve yakın tarihe kadar piyasada yer alan fener marka terazinin imalatçısıdır. Ailesini geçindirebilmek ve masraflarının karşılamak için büyük oğlu Orhan ve ortanca oğlu Ayhan ile birlikte terazi baskül imalatı yanı sıra para kasası ve divan gibi yan ürünler de yapar. 1960’ların sonlarına gelindiğinde işleri büyük oğlu Orhan Tunay’a devreder.
YÖNETMELİK DEĞİŞİMİYLE İŞLER BÜYÜR
Orhan Tunay’ın yönetimindeki atölyenin sıçrama noktalarından biri 1970’lerin başında o zamanki adı ile Ölçüler ve Ayarlar Başkontrolorlüğü’nce uygulamaya konan yeni yönetmelik olur. Buna göre imalat atölyeleri belli metrekarelere yükseltilecek ve üretilen her kantarın kurulacağı yere sevk edilmeden imal edildiği atölyede ön kontrolü yapılacaktır. İlhan Tunay o günlerle ilgili, “Babamın, zamanında Beylikdüzü’nde aldığı arsaya standartlara uygun 450 metrekarelik kapalı alana sahip bir atölye yaptık ve imalatı oraya taşıdık. Birçok atölye bunu yapamadığı için kapandı. Türkiye’de üç-dört firma kaldı. Üreticilerin azalmasıyla, kalanların üretimi çok arttı. Neredeyse işleri yetiştiremez hale geldik.” diyor. Bu dönemde üç kardeş, babaları Ahmet Tunay’ın da desteğiyle gece gündüz çalışarak talepleri yetiştirmeye çalışır.
“NE SAĞCI OLDUK, NE SOLCU”
Darbelerin, toplumsal olayların yoğun olduğu dönemlerde sadece işe odaklandıklarını belirten İlhan Tunay, “Ne sağcı olduk ne solcu. Biz işimizi yaptık, hep çok çalıştık” diyor. 1975 yılına gelindiğinde Orhan-Ayhan Tunay adı ile faaliyet gösteren şirketin ismi ‘Tunaylar’ olarak değiştirilir ve tescil ettirilir. Taleplere yetişebilmek için de Beylikdüzü’ndeki atölye, 450 metre kare kapalı alandan 3 bin metrekare kapalı alana çıkarılır. Çok çalışmanın yanında sektörel gelişmeleri de yakından takip ettiklerini ifade eden İlhan Tunay, “Ağabeyim Orhan Tunay ilkokul mezunu olmasına rağmen kafası zehir gibi çalışan biridir. Onun liderliğinde 1970’li yıllarda tartımlar sırasında suistimali engelleyen Türkiye’nin ilk emniyet kart basma sistemli mekanik, sonrasında numaratör kollu diye tabir edilen sayısal göstergeli mekanik ve 1980’li yılların başında ilk elektronik taşıt kantarını biz ürettik. Sonraki geçen yıllarda tamamen elektronik taşıt kantarı üretilmeye başlandı. Elektronik taşıt kantarlarının en önemli enstrümanlarından biri olan dijital ağırlık göstergelerinin imalatı bünyemizde gerçekleştirilmeye başlandı.” diyor.
İş hacmi sürekli artan şirket, üçüncü kuşağın da katkıları ile 2000’li yılların ortalarında ulusal ve uluslararası alanda geçerli kalite sistem ve tip onaylarını AB uyum sürecinde tamamlar. Zorunlu hale getirilen bu sertifikalar ile şirketin ihracat oranlarında yükseliş yaşanır.
AYHAN TUNAY, AĞIRLIKLARI ÇIKARIRKEN BOĞULUYORDU
Geçmiş zaman kipinde konuşurken yaşadıkları zorlukları gülümseyerek anlatıyor İlhan Tunay. Her şeyin manuel olduğu ve kantar şaselerinin ve ayar ağırlıklarının insan gücüyle taşındığı dönemlerden kalma sırt ağrıları olduğunu söylüyor. İlhan Tunay, ortanca ağabeyi Ayhan Tunay’ın bir hikayesini şöyle anlatıyor: “Konya’da bir kantar kuruyorduk. İmkan olmadığı için tanesi 50 kilogram olan demir ayar kütlelerini Konya’ya giden bir buğday kamyonuna verdik. Ancak ayar kütleleri ağır olduğu için tamamen buğdayın içine gömülmüş. Ayhan ağabeyim, toplam ağırlığı bir ton olan ayar kütlelerini buğdayın içinde dalıp dalıp çıkarırken az daha boğuluyordu.”
AYVANSARAY’DAN ÇIKIP ÖDÜLLÜ DÜNYA FİRMASI OLDULAR
1980 yılı ortalarından itibaren mekanik sistemlerden çok elektronik tartım sistemleri üzerine yoğunlaşan şirket aynı zamanda dünyaya açılmaya başlar. Uluslararası alanda geçerli sertifikasyon, organize satış ağı, gidilen fuarlar, tanıtımlar firmanın yurt dışı ününü ve ihracatını da artırır. 2011’e gelindiğinde ise şirket uzun yıllar işlerin yürüdüğü Beylikdüzü’nden ayrılarak Esenyurt’taki 7 bin metrekarelik kapalı alana sahip modern üretim tesislerine geçer. Bugün üç kilogramdan 300 tona kadar otomatik ve otomatik olmayan tartı aletleri üreten firmada 140 kişi çalışıyor. Şirketin son beş yıllık cirosu 12-15 milyon dolar arasında.
Bu güne kadar 1200’ü yurt dışı olmak üzere 15 bine yakın tartı aleti üreten Tunaylar’ın ürünlerini; hizmet, ticaret, sanayi ve kamu sektöründe tartım yapılan her yerde görmek mümkün. 2002 yılında 89 yaşında yaşamını kaybeden Kırcaali’li Ahmet Tunay’ın 77 yıl önce Ayvansaray semtinde temelini attığı kantar atölyesi bugün Rusya’dan Kenya’ya; Hollanda’dan Güney Afrika’ya 43 ülkeye ürünlerini ihraç eden global bir şirkete dönüşmüş durumda.
Tunaylar A.Ş.’nin yükselen başarı grafiği, 2012 yılında Business Initiative Direction (BID)tarafından 37’ncisi düzenlenen “Kalitenin Uluslararası Yıldızları Ödül Töreni’nde (İnternational Star Award for Quality) Altın Kategori Ödülü’ne layık görülmesiyle taçlanmış. Türkiye’nin ve firmalarının isminin böylesine prestijli bir ödülle anılmasının mutluluk verici olduğunu söyleyen İlhan Tunay, “Bu tip ödüller kalite ve güvenilirlik konusunda bizi daha çok teşvik ediyor. Hedefimiz bugün itibarı ile bir arada çalışmakta olan ikinci ve üçüncü kuşaktan sonra, lise ve üniversitelerde eğitimlerini sürdüren dördüncü kuşağın da şirkette aktif rol alarak markanın devamını sağlamaktır.” diyor.
“TERAZİ ADALETİN SİMGESİYSE BİZİM KANTARLARIMIZ DA KALİTE VE GÜVENİN SİMGESİ OLDU”
İş hayatında güvenilirlik ve dürüstlük prensibini her zaman önde tutuklarını belirten İlhan Tunay, “Terazi adaletin simgesiyse bizim kantarlarımız da kalite ve güvenin simgesi oldu. Elle yaptığımız 40 tonluk kantarlarımız iki kilograma kadar hassas tartardı. ‘Tüyü bile tartar’ derlerdi. Bunların ayarlarını yapmak için rüzgarın en az olduğu sabah 04.00-05.00 sıralarında kalkar ayar yapardık. Bazı köylülerin, kantarın markası Tunaylar olmadığında ürünlerini satıcıya vermediklerini duyuyorduk. Daha bir ürünümüzün kırıldığını ya da çöktüğünü duymadık. Bizim için para kazanmaktan daha önemli olan şey bu güvene layık olmaktır.” diyor.
Kaynak: Makine İhracatçıları Birliği Moment Expo Dergisi