Çocukluk yılları denizlerde geçer; önce balıkçılık, ardından miçoluk yapar teknelerde. Miçoluk yaptığı yıllarda motorun çalıştırılması, yağının değişimi ve bakımı gibi işleri yaparken makinistliği öğrenir. 1933 yılında askere gider ve üç yıl askerlik yapar. Askerlik dönüşü, artık teknelerde miçoluk yapmak yerine, Genç Cumhuriyet’in imar hamleleri çerçevesinde yapılan demiryolu, su kanalı ve köprü yapımı gibi altyapı işlerinde çalışmaya başlar…
En alt seviyede, amele olarak başlar ve lağımcılık denilen çukur kazma, temel açma işlerinde çalışır. Kazdıkları temellerde ve çukurlarda çıkan suların tahliyesi için pompayı indirmek, çalıştırmak ve suyu dışarı atmak da onun görevidir. Gençlik yıllarından aşina olduğu motor bakımında hiç zorlanmaz ve bir süre sonra pompaların bakımlarını yapmaya başlar. Uzun süre Anadolu’nun dağlarında, köylerinde çalışan ve yüzlerce pompa tamir eden Ziya Ergin sonunda şehir şehir gezmekten usanır. Bir ailesi ve yerleşik bir işi olsun ister. Kendisiyle aynı hayalleri kuran arkadaşı Ali Sözen ile iş kurmak için İstanbul’a gelir.
YAĞKAPANI’NDA BAŞLAR
İki arkadaş 12 metrekarelik ilk atölyelerini Karaköy Makaracılar Caddesi’nde, eski adıyla Yağkapanı’nda açtıklarında yıl 1945’tir. İşyeri ruhsatında “Ali ve Ziya efendilerin işyeri” yazar. Bugün Vastaş’ın Kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı olan oğul Nedim Ergin, ilkokul çağında babası Ziya Usta’nın yanında çıraklığa başlar. Tatil günlerinde atölyeye geldiğinde görevi, “Tamam, bu kadar yeter!” denene kadar üstüpüyle motorları silmektir.
Vastaş’ın temellerinin bu atölyede atıldığını belirten Nedim Ergin, “Dükkanın tezgahında bir tane elektrik motoru, o motora bağlı bir şaft, bir mil ve o milin üzerinde kasnaklar bulunurdu. Kasnağın biri iner bir torna kasnağını çevirir ve o torna tezgahı vazifesi görür. Bir tane de gönye aparatı yapmışlar, diğer kasnağın aşağıya inmesi ile matkabı çevirir. Bir başka kasnak, daha ileride bir yere indirilmiştir ve o da bir bileme taşını döndürür. Tabi bunların kaplin dediğimiz mekanizmaları var, kaplini çektiğiniz zaman kasnak yukarıdaki döndürme gücünü alır ve kendi döner, hangi parçaya bağlarsanız o parçayı işlersiniz. Bu anlattığım atölye Türkiye’nin ilk özel teşebbüs atölyelerinden biri ve 3 hp gücünde tek motoru var.” diyor.
O yıllarda gemiler ve ufak takalar, bakım ve tamir işleri yapılmak üzere Yağkapanı’nın önünden itibaren birbirine bağlanarak Haliç’in yarısını doldurur; jeneratör, pompa ve kompresör gruplarının ithalatını yapanlar da makineleri getirip burada ya dizel ya da elektrik motoru bağlatıp sistemler yaptırır. Daha da önemlisi buradaki ustalar Anadolu’nun çeşitli bölgelerine gidip bir nevi servis hizmeti verir. O dönem Anadolu’da jeneratör nasıl bağlanacak, nasıl çalışacak bilen azdır. Bu durum iki ortağın servis macerasının da başlangıcı olur. 1950’li yılların ikinci yarısından sonra gemi ırgatları yapmaya başlayan ikili, daha sonra kum çıkarmaya yarayan kepçe ve kepçe ile ilgili gemi vinçler yaparlar. Daha sonra işler büyüyüp atölye yetmez olunca Ali ve Ziya Ustalar ayrı atölyelerde çalışmaya devam eder.
“EL VEREREK” BÜYÜRLER
O dönem atölyeleri, Osmanlıdan kalma lonca sistemine göre işlemektedir. Her sanatkar kendisine önce çırak, sonra kalfa ve usta yetiştir. Ustalık “el vermeyle” olur ve bir süre sonra kalfaya da ayrı bir dükkan açılır. Hatta çevre esnafları da ellerinden geldiğince yardımcı olur. Bu şekilde beş-altı ustaya dükkan açıldığını hatırladığını söyleyen Nedim Ergin, “Civarda sanatkar olarak kimler varsa; biri çekiç getirir, biri mengene takımı getirir, diğeri başka bir malzeme getirir, varlıklı olanlar motor takviye eder ve o adamın çalışması sağlanırdı.” diyor. Tabi yeni dükkan açan ustalardan bazıları kendi başlarına giderken, bazıları da bağlı kalır ayrıldıkları yere. Çünkü sadece iş bilmek yetmez, iş bulabilecek çevreye, bağlantılara sahip olmak da gerekir. Ali Sözen ve Ziya Ergin‘in atölyesinden de böyle parçalana parçalana otuza yakın dükkan açılır. Bu dükkanların bir kısmı tamamen açanlara ait olurken bir kısmı ise ortaklı olarak çalışır. Ziya Ergin bu dükkanlardan dördüyle ortaklık yapar. Böylece 1945’te kurulan ilk atölye 1961 yılına kadar bünyesine Ayvansaray, Hasköy, Kasımpaşa, Sütlüce olmak üzere dört ünite daha ilave ederek büyür. Ayvansaray’daki 150 metrekarelik atölye en büyüğüdür. 1961 yılına kadar, hepsi kendi yetiştirdikleri ustalardan oluşan beş ortakla beş dükkan devam eder. 1967 yılına doğru ekskavatör imalatına yönelirler ve 14-15 adet ekskavatör yaparlar. Ödemelerin geri dönmemesi üzerine 1971 yılında ekskavatör işini bırakırlar.
UNİLEVER İÇİN VALF ÜRETİLİR
1965 senesinde Türkiye’de Unilever kurulurken ithal edilen valflerin sayısı yetmez ve Ayvansaray’daki atölyeden valf ister. 1966’da ilk valf prototipi yapılarak 1967’de imalat ve teslim gerçekleşir. Bu süreçte Unilever’in teknisyenleri ile yakından çalışılır ve Nedim Ergin bu proje kanalıyla teknik çizimi öğrenir. Çizim öğrenen Nedim Ergin bu işe merak sarar ve İTÜ Makine Mühendisliği Bölümü’nü kazanır. Üniversite yıllarında 1500’e yakın valf çeşidi üzerine proje ve valf standartlarıyla ilgili kaynakları toplar. Hocalarını dahi bıktıran bu merakı sayesinde mezun olduğu 1971 yılında vana konusunda çok ciddi bir arşiv oluşturmuştur Nedim Ergin. 1971 yılında Ergat kolektif şirket kurulduğunda Ziya Ergin, hisselerini oğlunun üstüne yazdırır ve bundan sonra aktif olarak işlerin içinde yer almaz. Nedim Ergin, şirketin feshedildiği 1979 yılına kadar babasının temsilcisi olur.
İŞÇİLERİ SENDİKALI YAPAR, İŞTEN KOVULUR
1970’li yıllarda yoğun olarak vana üretmeye devam eder Ergat firması ve 1973 yılına gelindiğinde 75 çalışanı vardır. Ergat işçileri 1973 yılında sendikalı olmak istediklerini söylerler ve DİSK Maden İş’e üye olurlar. Nedim Ergin bu gelişmeye hiç karşı çıkmaz hatta “Sendika medeni bir kurumdur.” der ve çok da hakkaniyetli bir sözleşme yapar işçileriyle. Başta hiçbir sorun olmaz fakat 1975 yılında başlayan devlet güvenlik mahkemeleri direnişi her şeyi alt üst eder. Direniş DİSK’te bir gün, Maden İş’te üç gün, Ergat’ta ise tam dokuz ay sürer. Bu dokuz ay boyunca üretim aksar ve işler bozulur. Bunun üzerine diğer ortaklar Nedim Ergin’i şirketten kovar. 1979 yılında Ergat tasfiye olana kadar, eşi Güher Ergin ile kendi şirketini kurar Nedim Ergin. Bir büro açarlar ve benzer işler alarak fason atölyelere yaptırırlar.
Bu sırada Ergat’ta işler yoluna girmez ve 1977’de Nedim Ergin’i geri çağıran diğer ortaklar şirketi zararına da olsa tasfiye etmek istediklerini söylerler. Ergat 1979 yılında tasfiye edilir ve Valf Armatür Sanayi Ticaret Anonim Şirketi’nin kısaltması olan Vastaş hayata geçer. Aynı yıl Ziya Ergin felç geçirir fakat azmeder ve felci yener…
SEKTÖRÜN LİDERİ OLURLAR
1983 yılına gelindiğinde şirket vana üretiminin lideri olmuştur. İyi paralar kazanılır fakat ortaklar arasında yine sorunlar baş gösterir ve ayrılırlar. Bu dönemde Tüpraş, TPAO, PO, Ereğli Demir-Çelik, Seydişehir Alüminyum, İskenderun Demir ve Çelik gibi kamu yatırımlarına vana vererek büyük işlere imza atan Vastaş, ihracata başlar. 1985’de İstanbul Büyükşehir Belediyesi yönetimi, sanayinin şehir dışına çıkarılması kararı alır ve Vastaş bu ihbara uyarak Çerkezköy Organize Sanayi Bölgesi’ne yatırıma başlar. 1987’de Vastaş Çerkezköy Üretim Tesisi faaliyete başlar.
1987-88 döneminde İstanbul Sanayi Odası’ndan “İhracat lideri” ödülünü almayı başarır. O zamanlar bir milyon doları aşan şirketlere bu ödülün verildiğini belirten Nedim Ergin, “Büyük bir sermaye şirketi olmamamıza ve rakamların çok büyük oranlara karşılık gelmemesine rağmen, 80’li yıllarda bu rakama ulaşmak çok büyük bir başarıydı.” diyor.
ZİYA ERGİN VEFAT EDER…
1987 yılına gelindiğinde kurucu Ziya Ergin kalp yetmezliğinden vefat eder. Babasının yanında yetiştiği için çok şanslı olduğunu belirten Nedim Ergin, “Ben onun önce çıraklığını, sonra kalfalığını, sonra da ustalığını yaptım. Babam çok yüksek bir motor bilgisine sahipti. Tanıyanlar, ‘Ziya Usta bir motorun arızasını anlamak için şöyle haliçte bir tur atsın, bir arkadan bir önden dinlesin, sana motorun nesi var söylesin.’ derlerdi.” diye anlatıyor.
94 KRİZİ İLE BAŞA DÖNERLER
1990’lı yıllara gelindiğinde Vastaş, ürettiği 1800’e yakın valf çeşidinin yüzde 95’ini ihraç eden bir şirket konumundadır ve yurt dışındaki önemli firmalara, onların markaları altında üretim de yapmaktadır. Vastaş için işlerin çok iyi gittiği bu dönem 1994 kriziyle son bulur. Krizle birlikte büyük bir sipariş iptal olur ve bankalar da “paramızı verin!” diye bastırınca 1945’ten 1994’e kadar tüm birikim bir anda yok olur. Borçlarını ödeyebilmek için merkez binaları da dahil olmak üzere şirket ve bütün kişisel gayrimenkuller satılır. Sonunda borcu kapatırlar fakat ellerinde de bir şey kalmamıştır.
”EN BÜYÜK GÜCÜMÜZ BİLGİ BİRİKİMİMİZDİ.”
1995 yılında bugün bulundukları Çerkezköy Organize Sanayi Bölgesi’ndeki fabrikaya taşınırlar. İnşaat dahil her şeyi kendi imkanlarıyla, önceki işyerinden yanlarında kalan 20 çalışanla birlikte yaparlar. İmalata başladıklarında henüz fabrikanın çatısı kapalı değildir. 1995 ile 2000 yılı arası çok büyük sıkıntılarla geçer. Kendi inşa ettikleri bu ilk fabrika, 1800 metrekarelik bir atölyedir. Yanlarında sadık birkaç çalışan ve çok az sayıda tezgah vardır. Bu şartlarda yeniden başlayarak bugünlere geldiklerini belirten Nedim Ergin, “En büyük gücümüz bilgi birikimimizdi.” diyor.
2000’li yıllar itibarıyla tamamen doğal gaz ve petrol boru hatları için valf imalatına yönelir Vastaş. 2006’da ise hidrolik ve pnömatik aktüatörlerini de ürün yelpazesine katar. 1800 metrekarelik kapalı alana sahip tesisini büyütür. Bugün fabrikanın üretim kapasitesi 7 bin ton/yıla ulaşmıştır. Çerkezköy Üretim Tesisi 21 bin 500 metrekare alana yayılmış olan firma, 2013 yılı sonuna kadar tamamlanacak yatırımları ile kapalı alanını 18 bin metrekareye yani 10 katına çıkaracak.
Bugün Vastaş beş kıtada 60’tan fazla ülkeye ihracatı olan, Avrupa’da da ilk beş firma arasında kabul edilen, valf ve aktüatörlü kombine sistem üreten tanınmış, saygın bir marka konumunda. Sadece Avrupa ve Orta Doğu ile sınırlı kalmayan şirket dünyanın en iyi valf imalatçıları arasında yer alıyor.