Sanayi devrimi ile birlikte gündeme gelen çevre sorunları, gerek başlangıçta dünya üzerindeki sınırlı etkileri gerekse ekonomik kalkınmanın öncelikli hedef olarak kabul edilmesi nedeniyle uzun süre çözüm gerektiren bir konu olarak kabul edilmemiştir.
Teknolojik gelişmeler ve sanayileşme ile paralel olarak yaşanan hızlı kentleşme ve nüfus artışı, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de insan faaliyetlerinin çevre üzerindeki baskısını hızla artırmıştır. Üretim ve pazarlama faaliyetlerindeki genişleme, doğal kaynakların daha yoğun kullanımını kaçınılmaz kılarken, sürekli artan tüketim eğilimi ile birlikte oluşan atıklar da, hem miktar ve hem de zararlı içerikleri nedeniyle çevre ve insan sağlığını tehdit eder boyutlara ulaşmıştır.
Bu süreç içinde gelişen çevre bilincine paralel olarak, çevrenin korunması bütün dünyada ülkelerin temel politika öncelikleri arasında giderek ön sıralara yerleşmiş ve atık yönetimi de çevre koruma politikaları arasında ağırlıklı bir yer tutmaya başlamıştır.
Hızlı nüfus artışı ve değişen tüketim alışkanlıkları ile miktarı çok büyük ölçüde artan katı atıklar, sosyal ve çevresel sorunların artmasına neden olmuştur. Ülkemizde çevresel istatistiklerin tutulmaya başlandığı 1994 ile son çevresel istatistiklerin yer aldığı 2012 yılı verileri karşılaştırıldığında aradan geçen 18 yıllık süreç içinde nüfusumuzun %20 arttığı buna karşılık toplanan çöp miktarının ise %50 oranında arttığı görülmektedir. Toplanan çöp miktarında görülen oransal artış gerçekten muazzamdır.
Her türlü insan faaliyeti ile oluşan katı atıklar önceleri “gözden uzak olsun” anlayışı ile yaşam alanlarından uzaklaştırılmış, sorunlar hasıraltı edilmeye çalışılmıştır.
Katı atıkların yaşam alanlarından uzaklaştırılarak, adeta yok sayarak sorunun çözülemeyeceği geçen süreç içinde görülmüş, katı atıkların, hem yeniden değerlendirilmesi gereken bir kaynak hem de yönetilmesi gereken bir konu olduğu anlaşılmıştır.
Her türlü üretim ve tüketim faaliyetleri sonucunda ortaya çıkan, bulundukları ortamda ekonomik değeri olmayan, çevreye bırakıldığında fiziksel, kimyasal ve biyolojik özellikleri nedeniyle bulundukları alıcı ortamın özelliklerinin değişmesine yol açarak doğrudan veya dolaylı zarar verebilen, toplumun huzuru ve çevrenin korunması yönünden düzenli bir şekilde bertaraf edilmesi gereken katı, sıvı, gaz halindeki maddeler atık olarak tanımlanmaktadır.
Atıklar fiziksel durumlarına göre (katı, sıvı, gaz), katı atık içinde bulanan bileşenlere (ambalaj atıkları, gıda atıkları vb.), içerdiği materyallere (kağıt, cam vb.), fiziksel kompozisyonlarına ( yanabilir, kompostlanabilir, geri kazanılabilir), üretildikleri kaynaklara (evsel, ticari, endüstriyel vb.), oluşturdukları risk ve güvenlik seviyelerine göre (tehlikeli, tehlikeli olmayan) göre sınıflandırılmaktadır.
Aşırı engebeli ve dağlık coğrafyası nedeniyle Doğu Karadeniz Bölgesi’ndeki belediyelerin en büyük sorunlarının başında katı atık bertarafı gelmektedir. Katı atıkları depolayacak
yeterli büyüklükte elverişli alanlar bulamayan belediyeler, çöplerini deniz kenarlarında belirledikleri arazilere dökmektedirler. Japon Kalkınma Ajansı (JICA) tarafından yapılan araştırmada Doğu Karadeniz Bölgesi’nde her yıl 725 bin ton çöp toplandığı, bunun 595 bin tonunun denize döküldüğü saptanmıştır. Araştırmada, çöplerin büyük bir kısmının denize döküldüğü belirtilerek, “Her yıl Ordu’da 210 bin ton çöpün Melet Irmağı’na, Giresun’da 130 bin ton çöpün araziye, Trabzon’da 280 bin ton çöpün denize ve Rize’de 105 bin ton çöpün denize döküldüğü ifade edilmiştir. İç kesimlerdeki ilçe belediyelerde de durum çok farklı değildir. Bu belediyelerimiz ise çöplerini kırlık alanlara ya da yol kenarlarına dökmek zorunda kalmaktadırlar.
Çöp dağlarında oluşan çöp suları yeraltı sularına, akarsuya, denize karışmakta, orada yaşayan canlıları etkilemekte, toprağımızı ağır metallerle doldurmakta, soluduğumuz havayı metan gazları gibi zehirli gazlarla kirletmektedir. Düşünmeden atılan her çöp, dönüp dolaşıp hem yediklerimizi dolayısıyla sağlımızı, hem de ekonomimizi tehdit etmektedir.
Tablo gerçekten son derece vahimdir. Bu vahim tablonun bir an önce, çağın ve teknolojinin gereklerine uygun olarak düzeltilmesi gerektiği görülmektedir.
Katı Atıkların toplanması, uzaklaştırılması ve bertaraf edilmesi yerel yönetimlerin sorumluluk alanına girmektedir. Özellikle kentsel katı atıklardan sorumlu olan belediyelerin bu konuya nasıl yaklaştıkları ve bu hizmeti nasıl gerçekleştirdikleri katı atık yönetiminin temelini oluşturmaktadır.
Gelişmiş ülkelerdeki katı atık yönetimi uygulamalarına bakıldığında, atıkların %55-65’lik kısmının tümüyle geri dönüştürülerek ekonomiye kazandırıldığı görülmektedir. Ülkemizde üretilen atıkların da yarısından fazlası geri kazanılabilir özelliklere sahip olup, çevresel ve ekonomik bir problem olmaktan çıkarılarak, bir değere dönüştürülebilecek niteliktedir. Buna karşın ülkemizde geri dönüşüm oranlarının çok düşük düzeylerde olduğu bilinmektedir. Sağlıklı bir atık yönetimi oluşturulamadığı için, atıklarla birlikte her yıl milyonlarca ton doğal kaynak, binlerce kişilik istihdam imkânı, milyarlarca dolarlık bir servet de çöpe atılmakta, çevrenin kendini yenileyebilme kapasitesi de hızla tüketilmektedir.
Katı atıklardan kaynaklanan sorunların çözülmesi için geliştirilen en önemli yaklaşımlardan olan katı atık yönetimi; az atıklı üretimin desteklenmesi, katı atıkların hammadde veya başka amaçlara yönelik olarak geri kazanımı, toprak, hava, su ortamına ve canlılara zarar vermeyecek şekilde nihai bertaraf esaslarının uygulanması amacıyla geliştirilen sistem olarak bilinmektedir.
Sanayileşme, nüfus artışı ve hızlı kentleşmenin yanı sıra tüketim alışkanlıklarında meydana gelen değişmeler katı atıkların özelliklerini de etkilemiştir. Katı atık miktarı beldelerin sosyo-ekonomik durumlarına, gelenek, görenek ve alışkanlıklarına bağlı olarak farklılaşmakta, bileşimleri (kompozisyonları) değişmektedir. Buna bağlı olarak da katı atık bertaraf yöntemleri farklılaşmaktadır.
Atık yönetiminde hangi yöntem belirlenirse belirlensin, şu temel ilkeler mutlaka dikkate alınmalıdır;
Halk sağlığının korunması,
Geri kazanım ile atık miktarının azaltılması,
Çevre kalitesinin korunması,
İşletmenin sürdürülebilir olması, (tesisin ekonomik değer yaratması)
Kentte yaşayan insanlara uluslararası standartta hizmet sunulması,
Yukarıda sırlanan temel ilkeler gözetilerek belirlenecek yöntem ile; halkın beden ve ruh sağlığı olumsuz etkilenmeyecek, yerüstü ve yar altı suları, hava, toprak kirletilmeyecek, flora ve fauna olumsuz etkilenmeyecektir.
İnsan odaklı hizmet anlayışını benimsemiş olan Ordu Büyükşehir Belediyesi katı atık yönetimi konusunda geçen kısa süre zarfında kalıcı çözümler üretebilmek için önemli çalışmalara imza atmıştır. Belirlenen 3 bölgede yapılması planlanan Katı Atık Depolama Tesisleri ile ilimizdeki çöp sorunun çözülmesinde önümüzdeki bir yıllık süreçte önemli mesafe alınmış olacaktır.
Doğal kaynakların hızla tüketilmesinin önüne geçilmesi ve üretilen atıkların çevre ve insan sağlığı için bir tehdit olmaktan çıkarılarak ekonomi için bir girdiye dönüştürülmesini amaçlayan atık yönetim stratejileri, tüm dünyada giderek öncelikli bir politika hedefi olarak benimsenen “sürdürülebilir kalkınma” yaklaşımının temelini oluşturmaktadır.
Kentsel atıkların neden olduğu sorunların çok boyutlu olması bu konunun sistem yaklaşımı ile ele alınmasını zorunlu hale getirmektedir. Sistem yaklaşımı; atık yönetiminin atık oluşumu, toplama, işleme ve uzaklaştırma gibi temel unsurları yanında enerji, çevre koruma, kaynakların korunması, verimlilik artışı, istihdam gibi konularla bütünlük içinde ele alınmasını gerektirir. Atık yönetiminde sistem yaklaşımı, katı atıkların sadece insan çevresinden uzaklaştırılmasını değil; çevre ve insan sağlığının korunarak geliştirilmesiyle birlikte ekonomik kalkınmanın sağlanmasına da olumlu katkılar sağlayacağı muhakkaktır.
Atık yönetimi planlaması yapılırken, atık özellikleri mutlaka göz önünde bulundurulmalıdır. Daha önce de ifade ettiğim gibi atık miktarı ve özellikleri bölgelere, sosyal ve kültürel alışkanlıklara göre önemli farklılıklar göstermekte ve bir bölge için doğru olan bir yönetim modeli bir başka bölge için aynı doğrultuda geçerli olmamaktadır. Bu nedenle Büyükşehir Belediyemiz planlama aşamasında yöresel koşulları da dikkate almıştır.
Katı Atık Yönetimi oldukça yüksek maliyetler gerektiren uygulamalar olarak görünseler de, bu alanda gerekli yatırımı yapmamanın maliyetinin çok daha yüksek olduğu unutulmamalıdır. Etkin bir atık minimizasyonu ve geri dönüşüm sağlanamadığı takdirde, oluşacak çöp dağları çevre ve insan sağlığını tehdit edecek boyutlara ulaşabilecektir. Katı Atıkları yönetememenin neden olacağı hava, toprak ve su kirliliğinin sağlık harcamaları üzerindeki etkisi gibi dolaylı maliyetlerin de hesaba katılması gerekmektedir.
İlimizin eşsiz doğasını çöp dağlarına teslim etmemek ve İlimize yaraşır bir atık yönetim sistemi geliştirmek amacıyla hummalı bir şekilde çalışan Ordu Büyükşehir Belediyesi, Katı Atık Sorununa, yöresel, özgün, örnek ve kalıcı çözümler üretmektedir.