Merhabalar, böyle bir köşe yazısına ilk defa aday oluyor ve heyecanla kusurlarımı bağışlamanızı arzu ediyorum.
1975 yılında dünyaya gelişim tam bir komedi. Neden diyeceksiniz; doğuma giderken babacığımın meşhur sahra beji arabası, ismimden tutun seçtiğim mesleğe kadar her konuda kanıma işlemiş. Tabii ki kafanızda hemen canlandığını düşünüyorum.
Çünkü henüz o zamanlarda “Bora” diye bir araba markası yok. Geriye kalan alternatifler içinden de babam; Fransız olmadığımız için, Renault ismini seçmeyecek. Alternatifler içinde olan Anadol da geçerli bir isim değil. Sonuçta tek bir tercihimiz kalıyor: “Murat” o zamanın Namı değer Hacı Murat’ı… (Tabii ki benim de hayatımdaki dönüm noktası)
Gerçi babam hep savunmasını yapardı bana: “Ben Barış istedim oğlum ama anneannen ve deden Murat diye bastırdı, ben de mecbur kaldım”.
Bu arada şunu da paylaşmadan geçemeyeceğim: Nüfus cüzdanım sadece “Murat Başarır” ama kimlik dışı aile içi ismim( Bunu çok isteyip babamı zor durumda bırakan anneannem ve dedem dahil olmak üzere) “Barış Başarır” olarak gelmiştir. Bu yüzden şimdiki mesleğimde akrabalarıma yaptığım birçok araç satışını da; geldikleri işyerimde beni ismimden dolayı bulamadıkları için başka Barış’lara kaptırmışımdır. Ama burada bitmiyor, lise de var. Lise ikinci sınıf, yeni eğitim yılına yeni öğrencilerle başlanıyor. Birde ne göreyim sınıfta 8 tane Murat var. Hayırrrrrrrrrrrrrrr… En korktuğum şey Fizik, Kimya, Matematik sözlüleri. Hoca Murat dedi, eyvahhh!..
Hangimiz ? Ben mi yoksa, yok canım 6. Murat. Ben dördüncü Murat’tım ve o yılki stres ismimden beni bayağı bir soğutmuştu.
Murat ismiyle başlayan hayat hikâyem kanıma o kadar işlemişti ki 5 yaşlarına geldiğimde hatırlıyorum: Ajda Pekkan, Türkiye’nin süper starı. Sahnelerde “Aman petrol canım petrol” diye ortalığı yıkıp geçiriyor. Bense daha dünyaya yeni yeni adapte olurken o anda annemlere bombayı patlatıyorum:
-Anneeee …
-Söyle evladım?
-Ben büyüyünce kamyon şoförü olacağım.
-Eeee yavrum niye?
(İşte bomba burada saklı… Mesleğe ilk atılım ve aşkı ilk tanıma geliyor) Ben Ajda Pekkan’a âşık oldum, onunla evleneceğim, kamyonumla onu işten alacağım, tabii ki annecim seni de sonra. O bana akşam yemekte pilav yapacak… Son nokta: Kamyoncu Murattt
İşte araçlara olan bağlılığım Ajda Pekkan aşkıyla böyle başlıyor. Ama yaklaşık 33 sene sonra ben kamyoncu oldum. Evet şu an kamyon satıyorum. Murat ismi rahmetlilerin sayesinde öyle içime işledi ki, meslek tercihimi otomotiv sektöründen yana kullandım.
Eeeee artık şu başlığa yavaş yavaş geçsek diyorsunuz, ne demek istiyor Murat diye… Ben söylemeden bunu okuyunca tebessüm edenleriniz de vardır muhakkak; ancak eşimden ve kızımdan ayrı bir yerde tuttuğum bir aşk da bu sloganda saklı. Evet ben büyük bir aşkı da bu sloganın sahibiyle yaşıyorum. Biraz platonik olan bir aşk; ancak o bunu hakkediyor. Kim o? “ALFA ROMEO”
Giyim tarzımız, seçtiğimiz renkler, tuttuğumuz takımlar ve kullandığımız araçlar kısacası bunların hepsi bizlerin karakteristik yapısını ve yaşam tarzını yansıtıyor. Ancak, kullandığınız aracınız eğer Alfa Romeo ise durum apayrı bir anlam ve tarz kazanıyor.
Eğer bir Alfa Romeo sahibiyle sohbet ettiyseniz onda bu farklılıkları hissetmişsinizdir. Mesela Alfa kullanan birine; senin araban ne? Diye sorduğunuzda size biraz sitemkar bir ses tonuyla:
“Benim Alfa Romeo’m var” diyecektir. Benim arabam Alfa demeyecektir, nedeni ise onunla kurduğu iletişim ve ona verdiği değerdir. Onun Alfa’sı evin bir bireyidir. Onun da ruhu vardır sahibi için. Kırmızı dendiğinde aklınıza ne gelir: Markasıyla bütünleşmiş bir Alfa; Yani Alfa kırmızısı bir Alfa Romeo. Onda apayrı bir ruh vardır. Koltuklarında el işi dikilmiş ismi, kendine has gücü ve gösterişi, sektöre getirdiği hep ilkler saklıdır onda. Oturduğunuz zaman size dönük kokpit bir anda yarış arabasına oturmuş hissi verir size. Motoru çalıştırdığınızda çıkan o motor sesi, defalarca gaza basıp o sesi duyma arzusu yaratır içinizde. Eğer hayatınız boyunca bir Ferrari’niz olamayacak ise muhakkak Alfa kullanmanız tavsiye edilir, ona yakın hissi yaşatması için size. İşte o ruh her daim vardır Alfa’nın genlerinde. Sadece bir araç, bir otomobil yani bir makine değildir Alfa. Murat olarak mesleğimde yaptığım en keyifli işti Alfa Romeo satmak. İyi ki seçmişim bu mesleği dedirtirdi bana; araca her bindiğimde, her kontağı çevirdiğimde, her yolda kapışmaya çalışan diğerleri ile keyifli bir adrenalin sonrası kazanma keyfini yaşadığımda… Seviyordum hem işimi, hem ismimi Alfa sayesinde.
Henry FORD’ un sözleri hiç aklımdan çıkmaz ve haklılığımı ve aşkımı her daim depreştirir Alfa’yla.
*Ne zaman yolda bir ALFA ROMEO görsem; Şapkamı çıkartıp onu selamlarım*
Böyle bir aşkı anlatmaya çalıştım size.
Bu arada yazımda da gerilerde yazdığım gibi; hayalim de gerçek oldu tam 33 yıl sonra ben kamyoncu oldum. J Tabi ki Ajda Pekkan ile evlenmedim. Alfa Romeo’ da ki adrenalini şu aralar Yeni Ford Cargo 1846 T ile dengeliyorum.