Sussan olmuyor susmasan olmaz
Dil dursa Hakim Bey tende can durmaz
Yazsan olmuyor yazmasan olmaz
Kaleme tedbir koma tek durmaz
Nicedir yazamadım dostlar… Varmadığından değil elimin, yetmediğinden yüreğimin. Her kalp farklı çarpar ya, bazen de çarpamaz olur. Çarpmayan yürek ne yazdırır ne söyletir adamı.
Yazamaz söyleyemezse eğer kişi, yaşamak denmez ona. Kaleme tedbiri koyan da bu yürek çarpışsızlığıdır zaten.
Peki ya niye çarpmaz olur yürek ? Niye duyumsamaz heyecanları ? Köreliş midir yoksa tükeniş mi ?
Bizler eski toprağız… Kolay kolay tükenmeyiz evelallah. Köreliş desen, öyle bir mangaldır ki köz de olsa sönmez ateşimiz.
Öyleyse ne ?
Yorgunluk dostlar… Uyumsuzluk… Anlayamazlık… Anlamlandıramamak.
Zira bizde; büyük ustanın dediği gibi,
Dost elinden gel olmazsa varılmaz
Rızasız bahçenin gülü derilmez
Kalpten kalbe bir yol vardır görülmez
Gönülden gönüle gider yar oy …
Kalpten kalbe giden yolları bulmak gerek dostlar… Aynı VATAN toprağında, aynı BAYRAK altında rızasız bahçenin güllerini dermeden.
Nedir anlatılmak istenilen diye durup düşünmek gerek. Kendimizi karşımızın yerine koyup anlamaya çalışmak gerek.
İletişimin ön şartıdır, iyi niyetli olmak. Anlamak istemeyen birine ne kadar uğraşırsanız uğraşın bir şey anlatamazsınız. Sonra ortak dili bulmak gerek, mesajı nasıl kodlayacağımızı bilmek. Neyi ne kadar anlat istersek isteyelim, karşımızdakinin anladığı kadardır anlattığımız.
Bir de teyit etmek gerek hani geri bildirim dediğimiz şey. Evet ya da hayır gibi… Kafamızı öne-arkaya veya sağa-sola hafifçe sallamak gibi.
Bilmek için öğrenmek, anlamak için dinlemek gerek dostlar. Birbirimizin ne dediğini dinlemezsek anlayamayız. Anlayamazsak bilemeyiz ve en acısı da bilemezsek öğrenemeyiz. Bir gün bir durumda dinleyip de bildiğimiz bir şey yarın başımıza geldiğinde öğrenilmemişse istenmeyen sonuçları tekrarlayabilir. Öğrendiysek ondan bir şeyleri sonucu değiştirme şansımız olacaktır. Tecrübe dediğimizde budur zaten. O tecrübelerdir ki; aktarıldığında başkalarının da benzer durumlarda yararlanmalarını sağlar. Bu da paylaşmaktır. Dinlemekle başlayan bir sürecin sonu paylaşıma kadar gider. Oysa en başta dinlemek paylaşmaktır. İnsan insanın her zaman kurdu olmuyor işte. Bunu değiştirmek bizlerin elinde.
Pek çok şey bizim elimizde. Ama farkında olmak gerek. Dünyayı güzelliğin kurtaracağını ve bir insanı sevmekle başlayacağını her şeyin. Bu kadar kolay aslında. Bakın ne güzel diyor Can Yücel ;
Boş ver be yaşı başı…
Gönlün ne kadar şık sen ondan haber ver.
Parayı pulu savurup,
Bir balıkçı köyünde balık tutmak mıdır istediğin,
Savrul gitsin…
Boş ver be yaşı başı,
Kim tutar seni kim,
Kendi yüreğinden başka kim?..
Aklını da al öyle git,
İster bir duvara, ister bir odaya,
ister kıra bayıra vur da git.
Dert etme ellerini,
onlar da gelir seninle bırakmadıkça birine.
O biri de gelir gerçekten istediğin oysa,
Seveceksen ve öleceksen uğruna…
Yaşa be,
yaşa da öyle git,
gideceksen toprağa.
Yaş 70’e gelse bile,
hayat daha bitmemiş,
Sen mi biteceksin?
Çekeceksen bile bayrağı,
Yaşadım ulan.
dibine kadar diyemeyecek misin?
Yaşamak ve yaşamak üzere…