Ekonomi açısından konular değişkenlik gösterse de özellikle son birkaç ayda öyle bir başlık var ki, gündemde sabitlendi kaldı: Faiz, faiz, faiz… Peki neden bu kadar önemli bu faiz konusu?
Merkez bankası, bir ülkenin ya da ülkeler grubunun para politikasından sorumlu kurumdur. Merkez bankasının temel amacı da para biriminin ve para arzının istikrarının sürdürülmesidir. Bu temel amaca ulaşmak için kullanılacak araçların seçimi ve uygulama şartları Merkez Bankası inisiyatifine bırakılarak bağımsız olması sağlanmıştır. Merkez Bankası, faiz oranlarına ilişkin kararları ise tamamen enflasyonun ileride alacağı seyre ve bu seyrin hedeflenen enflasyon ile uyumlu olup olmayacağına bağlı olarak almakta ve hesap verebilirlik ile şeffaflık ilkeleri gereği olarak, bu kararının nedenlerini kamuoyuna açıklamaktadır.
Merkez Bankası Başkanı Başçı, 2014 yılının Aralık ayında yapılan “2015 Yılında Para ve Kur Politikası” başlıklı toplantıda Enflasyonun 2015 yılı boyunca kademeli bir düşüş sergilemesinin amaçlandığını, enflasyonun 2015 yılı sonunda 6,2 olması beklendiğini ancak raporun yayımlanmasından sonra özellikle petrol ve emtia fiyatlarında kayda değer bir düşüş gerçekleştiğini vurguladı. Buradan enflasyonu düşürücü bir faktör geleceğinin tahmin edildiğini belirten Başçı, “10 doların yaklaşık 0,4-0,5 puan gibi enflasyonu düşürücü yönde katkı yaptığını hesaplayabiliyoruz. Dolayısıyla 10 doların çok ötesinde bir düşüş oldu. Oradan düşürücü yönde bir etki gelecek. Bu çok önemli bir fırsattır. Bunu kullanıp enflasyonu yüzde 5’e düşürmek için çaba göstermemiz gerekiyor. Gerek Merkez Bankası olarak gerek ilgili diğer kurumlar olarak bir çaba gerekiyor” değerlendirmesinde bulunarak 2015 yılı için enflasyon beklentisini %5’e yakın bir durumda olacağını söyledi.
Buna rağmen yılın ilk faiz toplantısında politika faizi olan bir haftalık repo faizi neden yarım puan (50 baz puan) düşürerek yüzde 8.25’ten 7.75’e geriledi?
Faiz oranlarını enflasyon beklentisine göre orantılı bir şekilde ayarlamak durumunda olan Merkez Bankası’ nın faiz konusu ile ilgili çekinceleri neler peki?
Faiz oranlarının düşmesi demek, kurun yükselişe geçmesine sebep olacak ve vatandaş da ister istemez dövize yönelecek ve talebi arttıracak.
Sarmal olarak döviz fiyatları daha da yükselecek,
Düşük faiz döviz girişlerini yavaşlatacak,
Tasarruf oranı düşük girişimcilerden çok, tüketicinin borçlanmasındaki talep patlayacak,
Bu durumun cari açık ve enflasyon beklentilerini yükseltecek,
Tüm bu gerekçeler ile Merkez Bankası faiz indirimi konusunda temkinli davranıyor.
Peki Hükümet neden faizin inmesini istiyor?
Hükümet faizin indirilmesiyle girişimcilerin ucuz borçlanarak daha çok yatırım ve üretim yapmalarını bekliyor.
Her girişimcinin bir müşterisi var ve müşterisine krediyle satış yapıyor. Faizin ucuzlaması ile müşterinin borcunu daha kolay ödemesi, bu durumun da girişimciyi rahatlatması düşünülüyor.
Son dönemde ülkede lokomotif sektör inşaat ve gayrimenkul sektörüdür. Gayrimenkul işi yapan girişimcilerin de beklentisi faizin ucuzlamasını beklemesi önemli bir faktördür. Çünkü faiz ucuzlayınca satışları artacaktır.
Halkımızın büyük bir bölümü borçlu; konut kredisi, ihtiyaç kredisi, taşıt kredisi, kredi kartı borçları var. Faiz ucuzlarsa, mevcut borçların faiz yükü azalacak, bu da sokaktaki insanın rahatlamasını sağlayacaktır.
Sonuç olarak; Merkez Bankası, faizin indirilmesi durumunda girişimcilerden çok, tüketicinin borçlanmasından, talebin patlamasından korkuyor. Ucuz faizin döviz girişlerini yavaşlatmasından, içeride döviz talebini arttırmasından, sonuçta döviz fiyatının tırmanışa geçmesinden korkuyor. Fakat Merkez Bankası’nın gözden kaçırdığı bir husus var.
Türkiye’de iç tasarruflar ağırlıklı olarak bireysel tasarruflardır. Kurumsal tasarrufların ağırlığı azdır. Hâlbuki faizi sıfıra kadar çekebilen ülkelerde kurumsal tasarrufların toplam tasarruflarda payı yüksektir. Bireysel tasarruflar ise faize karşı hassastır. Enflasyonun altındaki reel getiriler tasarrufların banka sistemi dışına kaçmasına; dövize, altına, gayrimenkule yönelmesine yol açıyor. Bu durumda kredi kurumları ucuz faizle kredi verecek kaynak bulamadığından, Merkez Bankası’nın ucuz faizli kredi için bankalara kaynak yaratması gerekiyor.
Merkez Bankası’nın gecelik fonlama faizini indirmesi halinde, bu fonlardan yararlanan bankaların ortalama maliyetleri düşeceğinden, ister istemez kredi faizleri de inecektir. Bu gelişme kredi kullanımında bir genişlemeye yol açacaktır. Bu da ekonomide genişleme anlamına gelecektir.
Benzer bir durum reeskont kredisi ve avans faizlerinde de geçerlidir. Merkez Bankası, bu faizleri düşürerek ekonomide genişlemeye yol açabilir. İhracat reeskont kredisi faizi ise ihracatı artırma ve teşvik etmek amacını güttüğü için daha çok dış dengeyle ilgili sonuçlar verir. Merkez Bankası’nın bu faizi düşürmesi ihracatın daha fazla desteklenmesine yol açacaktır.
Aynı zamanda son günlerde kur aldı yürüyor ve kur arttıkça da özellikle %55’i Dolar, %40’ı Euro olan özel sektör dış borcu arttıkça artıyor. Kısa vadeli, yani bir yıl ve daha az sürede ödenmesi gereken borç ise 170 milyar dolar civarında. Faiz indirimi ekonomi ile bu kadar ilişkili ise, peki bizim Merkez Bankamız neden hala faiz indirmiyor diye düşünebiliriz. Fakat tek taraflı düşünmemek için yukarıda da paylaştığımız veriler ve çekinceler ile Merkez Bankası’nın aklından neler geçtiğini de algılamamızda fayda var.