Hükümetler pek hoşlanmıyor, artık onlara şüpheyle bakanlar güvenenlerden daha fazla. Ama onlar hâlâ dünya ekonomisine yön veriyor, çünkü yatırımcılar hala onları dikkate alıyor! Türkiye ile yolculukları 1990’lara dayanan uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarına eleştiriler her geçen gün artıyor, artık pek çok kişi onların notunu düşürüyor.
İşte 10 soruda derecelendirme kuruluşları:
1- Kredi derecelendirme nedir?
“Bir kişi, bir şirket veya bir ülkenin kredi itibarının belirlenmesi” diye özetlenebilecek olan kredi derecelendirilmesi, bir borçlunun kredi geçmişi hakkında yapılan bir değerlendirme olabileceği gibi, potansiyel bir borçlunun borcunu geri ödeyebilmesinin değerlendirmesi de olabiliyor.
2- Ülke kredi notu, neyi ifade ediyor?
Kredi notu; uluslararası alandaki kredi verme ilişkilerinde, kredi açılan ülkelerde meydana gelebilecek önemli olaylar sonucunda “kayba uğrama” ihtimallerini gösteriyor. Ülkelerin hem yatırım yapılabilme kabiliyetine hem de borcunu geri ödeme gücüne sahibi olup olmadığını ifade ediyor. Bir ülkenin kredi notu ne kadar yüksekse o kadar “karlı yatırım yapılabilir, kredi verilebilir, çünkü borcunu ödeyebilir” demek.
3- Başlıca kredi derecelendirme kuruluşları hangileri?
Günümüzde çok sayıda kredi derecelendirme kuruluşu olmasına rağmen Moody’s, Standard and Poor’s ve Fitch bu sektörün “üç büyükleri” diye anılıyor. Standard and Poor’s ve Moody’s kredi derecelendirme sisteminin kurucu firmaları olarak biliniyor. Merkezi New York’ta bulunan Standard and Poor’s’un kuruluşu 1860’a uzanıyor.1913 yılında kurulan Moody’s de New York merkezli. Bu iki kuruluşa göre nispeten daha yakın zamanda kurulan Fitch ’in New York ve Londra’da olmak üzere iki merkezi bulunuyor. Bu şirketler, ülkelerle yaptıkları anlaşmalar sonucu ülkeleri izliyorlar ancak, anlaşmayı iptal eden ülkeleri de izlemeye ve açıklama yapmaya devam edebiliyorlar.
4- Kredi derecelendirme ve ülke riskleri saptanırken, hangi göstergeler göz önünde tutuluyor?
Kredi derecelendirme ve ülke riskleri, genel olarak ekonomik ve politik risk faktörleriyle değerlendiriliyor.
Ekonomik risk göstergeleri: Döviz cinsinden nakit akış düzeni, borç rasyoları, ihracatın büyümesi, ödemeler dengesi, cari işlemler dengesi, kısa vadeli sermaye akışlarının rezervlere oranı, rezervlerin durumu, gelişimi, büyüme hızı, tasarruflar, kamu sektörü mali açıkları, yatırımlar ve enflasyon.
Politik risk göstergeleri: Seçim sistemi ve zamanları, dış politika gelişmeleri, demokrasinin işleyişi, siyasal partiler, iktidar-muhalefet ilişkileri, liderin durumu, siyasal gündem riskleri, koalisyon yapısı, Merkez Bankası bağımsızlık derecesi.
5- Bir ülkenin kredi derecelendirmesi yapılırken notlar nasıl veriliyor?
Ülke hakkında derecelendirme yapmak için, güncel ve geçmişten gelen bilgiler toplanıyor, gelecekteki öngörülebilir olayların muhtemel sonuçları ve etkileri değerlendiriliyor. Kuruluşlar derecelendirmelerde, ülkelerin kredi riskinin seviyesini genelde harfler yardımıyla (örneğin AAA’dan D’ye kadar) ifade ediyor. Derecelendirme kuruluşları, görüşlerinin daha kolay anlaşılabilmesi için harflendirme sistemi ile kredi notu veriyor.
6- Kredi derecelendirme kuruluşlarının hazırladıkları raporlarda sıkça kullanılan ‘görünüm’ kelimesi ne ifade ediyor?
Görünüm, kredi notunun olası değişme yönünü ifade eden bir deyim. Uluslararası sistemde en etkili üç kuruluş olan Moody’s, Standard and Poor’s ve Fitch gibi kuruluşlar, bir ülke için kredi notu verdikten sonra periyodik olarak düzenledikleri raporlarla ülke ekonomisi hakkında görüşlerini açıklıyor. Bu raporlarda ülkenin kısa dönem makroekonomik durumuna ilişkin “görünümleri” ilan ediliyor. 1-2 yıl içerisinde kredi notunun olası değişme yönünü belirten görünümler, “pozitif”, “durağan”, “negatif”, “gelişen” şeklinde olabiliyor ve kredi notunun yanına parantez içinde yazılıyor. Yani görünüm bugünden çok geleceğe atfen veriliyor.
7- Düşük derecelendirme notları, nasıl sonuçlar doğuruyor?
Düşük derecelendirme, borç alanın borcunu ödememe (temerrüt) riskinin yüksek olduğu anlamına geliyor. Böyle bir durumda, o ülkenin borçlanmasıyla ilgili faiz oranları yüksek tutuluyor veya borç talebi reddediliyor.
8- Kredi derecelendirme kuruluşlarının verdiği notlar neden bu kadar önemli?
Kredi derecelendirmesi, bir ülkenin kredibilitesine dair bilgi sunuyor ve uluslararası yatırımcıya yol gösteriyor. Derecelendirme kuruluşlarının ileriye dönük görüşleri, bir ülkede uzun veya kısa vadeli yatırım ve iş kararları vermekte olan yatırımcıları yönlendiriyor.
Bu kuruluşların verdiği kredi notları, bir ülkeye yatırım yapacak sermaye için baraj niteliği taşıyor. Bazı yabancı fonlar bir ülkeye yatırım yapacakları zaman o ülkenin kredi notuna dikkat ediyor. Genelde, bir ülkeye yatırım yapılabilmesi için kredi notunun en az BBB-/Baa3 (yatırım yapılabilir seviye) olması gerekiyor.
9- Türkiye kredi derecelendirmeye nasıl dahil oldu?
Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları 1990’lı yıllara gelinceye kadar gelişmekte olan ülkeleri derecelendirmedikleri için Türkiye’nin kredi notu ölçüm süreci 1991 yılında başladı. 1989 yılından sonra sermaye hareketlerinin serbestleştirilmesi ile Türkiye’ye eskiye göre yüksek oranlı bir yabancı sermaye girişi başladı. Dünya para piyasalarından borçlanmaya başlanması ile de Türkiye, kredi derecelendirmeye dahil oldu… İlk olarak Türkiye 1989’da derecelendirme notu aldı ancak Yankee Bond ve Japonya’da Samurai Bond ihraç edilmesi sebebiyle kredi notunun açıklanması 1992 yılına kadar ertelendi.
10- Kredi derecelendirme kuruluşlarına yönelik eleştiriler neler?
Dünyada kredi değerlendirmesinin bu üç büyük şirketin kontrolünde olması finans sektöründe sert eleştirilere neden oluyor. Bazı ekonomistlere göre, bu üç büyük kredi derecelendirme kuruluşu, piyasaları ve ülkeleri olumlu ya da olumsuz etkileyebilme gücüne sahip. Ancak sahip oldukları güç yeterli bir şekilde denetlenemiyor ve çoğu zaman sorumlu tutulamıyorlar.
En büyük eleştirilerden biri de kuruluşların kredi notu verme sürecinin, şeffaf olmadığı yönünde.
Özellikle küresel ekonomik yavaşlama ve beraberindeki krizle birlikte, 2011’deki ekonomik ısınma süreçlerine rağmen kredi derecelendirme kuruluşlarının, başta ABD olmak üzere Avrupa’nın birçok ülkesindeki negatif ekonomik göstergeleri görmezden gelip ‘iyimser yaklaşımlar’ sergilemesi bu kuruluşlara olan güveni sarsan en önemli olgulardan biri oldu.
Kaynak: Ekonomik Denge Dergisi / ATO