Çağımızın hastalığı ve toplumumuzdaki bireylerimizin çoğunda müzdarib olduğumuz ve hatta kendi kendimize yarattığımız sorunlar yumağıdır.
Depresyon; yaygın bir sağlık problemi haline geldiğinden beri hayatımızın kalitesini bozmaktadır. Bu nedenle depresyona karşı uyanık, bilgili, bilinçli ve kararlı olmamız gerekmektedir.
Sanki bir bulaşıcı hastalık gibi yayılan bu depresyon en çok kadınlarda; doğum sonrasında ve menepoz döneminde karşımıza çıkmaktadır.
Hayat şartları, eşler arasında ki uyumsuzluk, sosyal yaşamın ağırlaşan yükü, şehirlerde yaşayanların sorunları, ekonomik, sosyal ve siyasal problemlerde eklendikçe depresyona yakalanma ihtimalini bir kaç kata çıkarma hünerini hepimiz yaşamaktayız.
İşsizlik, alım gücünün zayıflığı, ailesine karşı görevlerini yeterli bulmayan ana babalar, iş yerlerine gerekli özeni gösteremeyip işçilerin ekonomik yapısının bozulmasına sebep olan işverenler, ekonomik sıkıntıları sebebiyle kendini işe vermeyip iş yerini ihmal eden işçiler bu kapsamda önemli rol oynarlar.
Tedavi edilemeyen, hastalığı nüks eden hastalar, ikinci tekrardan sonra işleri iyice karıştırıyor ve depresyonu kronik hale dönüştürüyorlar.
Bunun için en önemli nokta teşhisi erken dönemde koymak, tedaviye başlamak ve psikoterapiyi en uygun şekilde uygulamak gerekmektedir.
Depresyonlu biri ne yapmalı diye sorduğumuzda kendini daha fazla dinlemeden, sorunu kronik hale getirmeden, en kısa zamanda bir psikiyatri uzmanına gitmesi, sorunlarını açıkça anlatması ve tedaviye en erken şekilde başlanması gerekmektedir.
Beden sağlığımız kadar önemli olan ruh sağlığımız için; doktora başvurmalı, uygun besinleri tüketmeli vücudumuzda eksik olan vitaminleri kullanmalı ve stresten uzak bir hayat inşa etmeliyiz. Bunlar günümüz şartlarında oldukça zor ancak kaliteli bir yaşam düzeyinde olmamız için olmazsa olmaz kurallardır.
Depresyonsuz, sağlıklı, huzurlu, mutlu bir yaşam dileklerimle…