Dedeleri gibi sıcak demircilik işiyle uğraşan Mustafa Kayhan’ın oğlu Mehmet Kayhan da 1930 yılında Taşkent’te dünyaya gelir…
Mehmet Kayhan henüz bebeklik çağlarında demir işleriyle tanışır. Çırakların çalışmadığı günlerde eşine yardım için dükkâna giden annesi, küçük Mehmet’i de yanında götürmektedir. Kayhan ailesi 1935’te Konya’ya göç eder ve Mustafa Kayhan
Konya Sanayi Çarşısı’nda bir atölye açar. Mehmet Kayhan’ın çocukluk yılları bu atölyede geçer. 1939 yılında İkinci Dünya Savaşı başlayınca Mustafa Kayhan atölyeyi kapatır ve Kırıkkale Askeri Fabrikası’nda çalışmaya başlar. O dönem yılda ancak 10 gün eve gelebilmektedir Mustafa Kayhan, çünkü Konya Ankara arası trenle iki gün sürmektedir…
ASKERİ LİSEYİ BIRAKMAK ZORUNDA KALIR
İkinci Dünya Savaşı yılları kıtlık yıllarıdır; ekmeğin karneyle dağıtıldığı, sadece mektebe giden çocuklara ayda yarım litre gaz verildiği kıtlık yılları… Böylesi bir dönemde ilkokulu bitirir Mehmet. Dedesi, ilkokulu bitiren Mehmet’i, 1943 yılında Kuleli Askeri Lisesi’ne kaydettir. O yıllarda Almanlar Balkan Devletleri’ni işgal edip sınırlarımıza kadar dayanınca, Kuleli Askeri Lisesi de alınan tedbirler kapsamında Konya’ya nakledilmiştir. Mehmet, Kırıkkale’deki babasına bir mektup yazar ve askeri liseye başladığını söyler. Babası bu gelişmeye şiddetle karşı çıkar ve cevap mektubunda derhal okulu bırakmasını ister. Annesi de babasının sözünü dinlemesini söyleyince, Mehmet henüz 15 günlük öğrenciyken Kuleli Askeri Lisesi’ni bırakmak zorunda kalır.
KALAYCILIK YAPMAK İSTEMEZ
Babasının, kalaycı yanına girip kalaycılık öğrenmesini istediğini söyleyen Mehmet Kayhan, “Sanayi çarşısında büyüdüğüm için kalaycılığı çok basit bir meslek olarak görüyordum. Kalaycılık yapmak istemiyordum.” diyor. Kalaycılık yapmak istemeyen Mehmet Kayhan bir yıl kadar simit satar. Simit satarken gittiği okul önlerinde güzel elbiseler içinde, kravatlı, şapkalı öğrencilere imrenerek bakar hep. Kalaycılık yapmak istememesine kızan babası Mehmet’in ortaokula gitmesine de izin vermez. Bunun üzerine Mehmet Kayhan bir gün sokakta rastladığı birinin yardımıyla sanat enstitüsüne kaydını yaptırır. Sanat enstitüsünü bitirir fakat üniversite sınavlarını kazanamaz.
DÜKKANIN ÜSTÜNÜ KAPATACAK KİREMİT BİLE ALAMAZ
Mehmet Kayhan’ın hayatını değiştirecek gelişme ise 29 Ekim 1950’de gerçekleşir.
Kiremit kalıbı yapması karşılığında 500 liralık bir anlaşma yapar Mehmet Kayhan fakat henüz bir atölyesi bile yoktur. İlk başlarda işi evde yapan Mehmet Kayhan, daha sonra annesinin arsası üzerine bir dükkan inşa eder. Tüm parayı malzemeye harcadığı için dükkanın üstünü kapatacak kiremit bile alamaz. Üstü açık olan bu dükkanın duvarlarını ise arkadaşları yapmıştır. Dükkâna yağmur yağdığında giriş kapısının altına sığınır ıslanmamak için. Atölye boş görünmesin diye de babasının sıcak demirci takımlarını koyar sağa sola.
KAMYON VE BİÇERDÖVER TAMİRİYLE BAŞLADILAR
1951’de askerden gelen abisi ve ilkokulu bitiren küçük kardeşi ile birlikte kamyon ve biçerdöver tamirciliği yaparak çalışmaya başlar Kayhan kardeşler. 1954’te saman makineleri de yaparlar. 1955’te yedek subay olarak askere gider Mehmet Kayhan. 1957’de askerden döndüğünde halasının kızından aldığı maddi destekle tezgah alır ve işleri büyütür. 1958’de, yurt dışında üniversiteye gidebilmek için tanıdığı bir Konya milletvekilinden yardım ister. Yurt dışında bulunan bir arkadaşı Mehmet Kayhan’ı okula kaydettirince, talebe dövizi almaya hak kazanır ve 1958 yılında yurt dışına gider.
“TÜRKİYE’DE İLK DEFA SERİ HALDE HİDROLİK PRES ÜRETTİM”
Mehmet Kayhan dükkanı kardeşlerine bırakıp yurt dışına gidince işler bozulmaya başlar. Bir süre sonra okul harçlığı dahi gelmez olan Mehmet Kayhan, her fırsatta Türkiye’ye gelerek atölyede çalışmaya başlar. Nihayet 1964’te tamamen dönmeye karar verir ve okulunu bitirmeden memleketin yolunu tutar. Tekrar işin başına geçen Mehmet Kayhan, kardeşleriyle birlikte çalışmaya devam eder. 1965 yılında da ilk fabrikalarını açarlar ve pres imalatına başlarlar. Fabrikanın projesini de Mehmet Kayhan çizer. İlk başta 50, ardından da 150 tonluk bir atölye presi yapar ve seri imalata geçerler. Bir seferde 250 tane atölye pres kestiklerin söyleyen Mehmet Kayhan, “Bugün bile kimse bir seferde 250 kadar atölye presi kesmez. Binlerce pres yaptım ve Türkiye’de ilk defa seri halde hidrolik pres ürettim.” diyor.
“MERMİ KAÇIRMIYORUM, MERMİ YAPIYORUM!”
1969 yılında Konsantaş Döküm atölyesi açılır. Halka açık olan Konsantaş’ın Yönetim Kurulu Başkanı da Mehmet Kayhan olur. 1970- 1975 yılları arasında Makine Kimya Endüstrisi’nin Türkiye’de ilk kez ürettiği Maksam Greyderleri’nin dişli pompalarını, hidrolik silindirlerini, hidrolik kumanda valflerini yaparlar. Greyder parçalarının dışında top ve uçak mermisi yapan makineler de yaparlar Makine Kimya Endüstrisine. MKE’ye çalıştıkları dönemlerde başlarından ilginç olaylar da geçer. 70’li yıllarda bir gün fabrikaya gelen polisler ihbar olduğunu ve arama yapacaklarını söyler. Gizli bir işi olmadığı için rahattır ve buyurun arayın der Mehmet Kayhan, fakat neler olduğunu da merak etmektedir. Polislerden biri, “Mermi kaçakçılığı yapıyormuşsun.” deyince Mehmet Kayhan, “Mermi kaçırmıyorum, mermi yapıyorum!” der. Alay ettiğini sanan polisleri alır ve üretim yapılan bölüme götürür. O anda makineler mermi basmaktadır. Şaşkına dönen polislere, bunun MKE’nin sipariş ettiği ve Fantomların kullandığı 22 mm’lik uçak mermileri olduğunu söyler. MKE’ye bu mermileri yapan makineler ürettiklerini söyleyen Mehmet Kayhan, makinelerin düzgün çalışıp çalışmadığını kontrol için belli ölçülerde mermi ürettiklerini anlatır. Daha sonra 1984’te 150 mm’lik top mermisi imal eden 500 tonluk presler yaparlar MKE için.
KARDEŞLERİYLE YOLLARI AYRILIR
Yurt dışında öğrenim gördüğü dönemde çeşitli fabrikalarda staj ve incelemeler yapan Mehmet Kayhan, oralarda edindiği bilgileri ve prensipleri kendi işinde de uygulamak ister. Bu yüzden kardeşleriyle aralarında anlaşmazlıklar yaşar ve 1985 yılında kardeşleriyle yollarını ayırır. 1990’lı yıllarda da çeşitli presler yapmaya devam eder Kayahan Makine. 1990’da patlak veren Körfez Savaşı sırasında gaz maskesi üretmek için pres yapması istenir. Fakat bu iş için İngiltere Leyland’a gitmesi ve maskelerin nasıl yapıldığını görmesi istenir. Mehmet Kayhan İngiltere’ye gidip işi görür ve yurda döndüğünde gördüklerinden çok daha iyi makineler üretir.
1990’lı yıllar aynı zamanda demir çelik fabrikaları için hidrolik silindirlerin üretilmeye başlandığı yıllardır. Bununla birlikte demir-çelik sektörü için yurt dışına ilk hidrolik silindir ihracatını 1992’de yapar Kayahan Hidrolik. 1990’larda böyle çalışmaya devam ederken, Ereğli Demir Çelik Fabrikası’nın aracılığıyla Avusturyalı bir firma için silindir üretirler. Firma, yapılan işten çok memnun kalır ve Kayahan Hidrolik’le bir anlaşma yaparlar. İlk yurt dışı müşterisi olan bu firma ile halen çalışmaya devam edilmektedir.
Kayahan Hidrolik 1994 yılından itibaren diğer üretimler terk edilerek, sadece hidrolik silindir üretimine odaklanır. 2003 yılında şirketin yönetimine Mehmet Kayhan’ın çıraklıktan yetişmiş kızı Sevda Kayhan Yılmaz geçer. Mehmet Kayhan’ın üç kız torunu ve eşleri de bugün şirket bünyesinde çalışmaya devam ediyor.
“ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEM ÇOK DAHA BÜYÜK PROJELERE İMZA ATACAĞIZ”
2000’li yıllarda dünyaya açılan Kayahan Hidrolik bugün, Türkiye’deki en büyük kapasiteye sahip hidrolik silindir üreticisi konumunda. Halen 24 bin metrekaresi kapalı olmak üzere 27 bin metrekarelik bir alanda faaliyetini sürdüren firma, hidrolik silindir üretiminin yüzde 80’ini Avrupa’ya ihraç ediyor. Kayahan Hidrolik’in şu anda Avrupa’daki ilk üç firmadan bir olduğunu belirten Mehmet Kayhan, “Önümüzdeki dönem çok daha büyük projelere imza atacağız. Yaşadığımız bazı sorunlar yüzünden hayallerimin gerisinde kaldım ama nasip buymuş. Bu vesileyle Kayahan Grub’un büyümesinde büyük rolü olan Emine ve Haydar Kütük’ü, minnet, saygı ve rahmetle anıyorum.” diyor.
“TÜRK SANAYİSİNİ İSTİKLALİ İÇİN CANIMIZI VERMEYE HAZIRIZ”
Türkiye’nin bugün geldiği noktayı, Atatürk’ün kurduğu cumhuriyet ve getirdiği ilkelere borçlu olduğunu belirten Mehmet Kayhan, “Bizi bu günlere getiren atalarımızı hiç unutmayacağız. Bize bu fırsatları veren bu imkanları sağlayan Atatürk’tür, Allah rahmet eylesin. O dünyada ilk kez emperyalizme karşı çıktı ve Türkiye’de Rönesans’ı başlattı. Benim için vatan, bayrak ve Atam! Benim iki amcam Atatürk’ün yanında şehit olmuş. Sadece Atatürk değil, bu vatan için canını feda etmiş tüm atalarımızı minnetle anmalıyız. Onlar vatan için canlarını vermişler, biz de Türk sanayisini istiklali için canımızı vermeye hazırız.” diyor.