Satış ve pazarlama ekibini oluşturan çalışanların, özellikle satış odaklı kurumlarda her zaman el üstünde tutulduğundan bahsedilir. Her ne kadar satış öncesi yapılan işin esas ismi ”pazarlama” da olsa, biz onlara en kolay şekilde direk ”satışçı” deriz.
Doğrudan müşteri ile iletişim halinde oldukları için, aslında her kurumun görünen yüzüdür, vitrinidir satışçılar. Şirketlerin başarılarında en yüksek payeyi onlar alır. Dışarıdan bakıldığında oldukça keyifli ve rahat bir iştir yaptıkları. Sürekli farklı yerlerde gezerler, farklı insanlar tanırlar, farklı ortamlarda bulunurlar. Birçok farklı yemeği tadabilir, birçok farklı şehirde konaklayarak keyif sürebilirler. Hayat onlara güzeldir… Mi acaba?
Sabah saat 05:00. Soğuk, karanlık bir kış sabahı. Sıcak yatağınızdan bin bir zorlukla kalkarken, aslında en zor kısmı geride bıraktığınızı bilmek. Çünkü evden bir çıkılsa, gerisi kendiliğinden gelecek. Akşamdan hazırladığınız, içerisinde yığınla kataloglarınız ile giysilerinizin karışık halde olduğu valizinizi, çantanızı alarak adımlarınızı zorlayıp kendinizi dışarı atabilmek. Kapıdan çıkmadan son bir defa daha ailenize, belki çocuklarınıza, eşinize, sevdiklerinize sessiz bir bakışla veda etmek. Bilir misiniz, o her zaman neşeli, canlı ve dinamik gördüğünüz, öyle gözükmek zorunda olan satışçıların aslında pek de kolay olmayan günleri genelde böyle başlar.
Bazen sabahları uyanıp da nerede, hangi şehirde, hangi otelde olduğunu idrak etmek için geçmesi gereken o 5 – 10 saniyelik süre. Arabadan inerken ayaklarınızın geri geri gitmek istemesi. Bazen de sunum yapılacak yere doğru adımlarınızı atarken, ne ile, kim ile karşılaşacağınızı tam olarak kestirememenin getirdiği bilinmezlik. Ya da kilometrelerce yol yaptıktan sonra 1 dakika içerisinde yüzünüze kapınan kapılar. Saatlerce süren bekleyişlerin sonunda koca ”0”lar ile biten ziyaretler.
Tüm bunlar; bir satışçının parlak ve neşeli dünyasının, dışarıdan algılanamayan, görülemeyen sadece ”ufak” bir kısmı.
Aslında her iş kolu için başarı, her zaman emek ister. Sürekli çalışmak, çabalamak gerekir. Ama bilinmesini isterim ki, kendini işine adamış bir satışçı için, günlerin ve haftaların biriktirdiği, sürekli bir müşteriye yetişmeye çalışmanın getirdiği o fiziksel ve ruhsal yorgunluğun üstesinden gelmek aslında hiç de kolay değildir.
Bu yüzden satış ve pazarlama ekibinde emek verenlere, veya kendi deyişimiz ile satışçılara hep biraz daha farklı bakarım. Evime ya da çalıştığım kuruma gelen, farklı sektörden de olsa bir satışçının gözünün içine baktığımda, aslında biraz önce anlattığımız dünyasını, tüm yorgunluğunu nasıl da arkada bırakarak sunumu, tanıtımı için motive olduğunu görür, tanıtmaya uğraştığı ürün ile ilgilenmesem de her zaman onu dinlemeye ve teşvik etmeye çalışırım.
Evet, bugün bir ”satışçının” dünyasına kısa bir gezinti yaptık. Kim bilir bir sonraki gezintimiz nereye..
Gelecek ay görüşmek üzere…