Ne kadar moda bir tabir oldu değil mi? Hayatımızın pek çok alanında ve birçok anında duyduğumuz bir kelime; sürdürülebilirlik.
İyi de; nedir bu sürdürülebilirlik? Ne anlatmakta? Ne anlamalıyız?
Öncelikle artan nüfus, yenilenen ve her gün çeşitlenerek artan tüketim alışkanlıklarımız ister istemez üretimin artması ve kullanılan kaynakların azalması demek oluyor. Birçoğu doğal kaynaklara dayanan üretimin artması ve doğanın hor kullanılması bu üretim artışında doğal kaynaklardan çok kimyasal ve plastik maddelerin girdi oranını yükseltiyor. Sonuç? Küresel ısınma, çevre kirliliği, iklim değişikliği, yok olan doğa ve sağlıksız yaşam koşulları.
Halen dünya nüfusunun yarıdan fazlası kentlerde yaşamakta. Ne yazık ki; gelişmekte olan ülkelerde bu oran daha da fazla. Sonuç; çarpık kentleşmenin getirdiği ağır hasarlar. Mesela fosil yakıt kullanımındaki aşırı artış… 20.yüzyılın en büyük sıkıntılarının başında geldiği malum. 21.yüzyıla geldiğimizde ise asıl sorun insan kaynaklı sera gazı salınımındaki artış! En büyük neden ise petrol ve türevlerinin kullanımı. Bir yandan hızla fosil yakıt rezervleri tükeniyor bir yandan verdiği zararların telafisi düşünülüyor. Dünya başta otomotiv olmak üzere alternatif yakıtlar üzerinde çalışarak sera gazı ile başa çıkabilmenin yollarını arıyor. İşte o an karşımıza çare olarak sürdürülebilirlik çıkıyor.
Kavram olarak; çeşitlilik ve üretkenliğin devamlılığı sağlanırken, daimi olabilme yeteneğini korumak olarak tanımlanıyor. Kamuoyu tarafından bilinirliğinin artması ise Birleşmiş Milletler bünyesinde çalışan Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu’nun 1987 yılında yayımladığı “Ortak Geleceğimiz” isimli rapor sayesinde oluşmuştur.
Bu raporda sürdürülebilirlik için deniyor ki; İnsanlık; doğanın gelecek kuşakların gereksinimlerine cevap verme yeteneğini tehlikeye atmadan, günlük ihtiyaçları temin ederek, kalkınmayı sürdürülebilir kılma yeteneğine sahiptir.
Evet, insan hayatı doğal kaynaklara bağımlıdır ve bu kaynaklar sınırlıdır. Doğa kendisini yenileyebilme şansına sahiptir ancak başta saydığımız gerekçeler ışığında bizler doğaya bu şansı yeterince kullandırmıyoruz. Bize düşen; durumun vahametinin farkına varmak ve çözümler üretmek. Mesela ?
Mesela, teknolojiyi aha iyi anlayarak, alternatif enerji kaynaklarını devreye sokmalıyız. Yenilenebilir enerji kaynakları kullanmalıyız. Zira sürdürülebilirlik bir bütündür. Elimizdeki nimetlerin kıymetini bilerek daha efektif, akılcı ve verimli kullanmaya yöneleceğiz.
Hem bireysel hem de kurumsal anlamda vizyonumuzu; çevreyi korumak, kaynakları rasyonel kullanarak, gelecek nesillere doğru ve sağlıklı biçimde aktarmak olarak belirleyeceğiz.
Firmalar ve kurumlar arası entegrasyonu sağlayıp, makro hedeflere birlikte yürüyeceğiz. Bu sayede maliyetleri düşürecek, kaynak kullanımını verimli hale getireceğiz. İşbirliği, paydaşlık ve koordinasyon ile yüksek teknolojinin imkanlarından yararlanarak en optimal çözümlere yöneleceğiz. Bu noktada inovasyon ve sürdürülebilirlik birlikte yürüyecektir.
Bu durum; bizim şuan sahip olduklarımızı korumaktan ziyade, gelecek nesillerin hakkını teslim edebilmek adına bir görevdir. Onun için elektrikli araçlar, tasarruflu ampuller, çamaşır yıkama makineleri, konteyner taşımacılığı gibi birçok yol-yöntem geliştiriliyor. Yenisini koyamıyorsak bile hiç değilse eldekilerin çocuklarımızdan ödünç alındığını unutmayalım.
Mutlu ve güzel bir gelecek için, hep birlikte…