Bu ülkede yaşayan hemen hemen herkesin şikayet ettiği önemli bir sorun. Fakat birçok kişi farkında değil ki aslında bu büyük ve vahim sorunu oluşturan en büyük etken, insanın kendisi. Tek ve ufak bir hatanın, ”canımıza” mal olduğu, fakat birçoğumuzun bunun farkına iş işten geçtiğinde vardığımız bir olgu.
Bir insanın trafikte otomobil kullanışı, sosyal hayatındaki karakter yapısı hakkında çok ciddi ipuçları veriyor. Çoğu kez şunu duymuşuzdur: ”Çok iyi, çok saygılı bir insan ama araba kullanırken çok değişiyor”. Üzgünüm, o zaman ben o bahsedilen kişinin sosyal hayatında da iyi ya da saygılı falan olduğunu düşünmüyorum. Bu sadece, sosyal hayatında taktığı maskenin veya yaptığı makyajın çok başarılı olduğunu gösterir. Demek ki onun içinde bir canavar var ve şartlar uygun olduğunda o canavar sayesinde, toplumdaki diğer insanların haklarını ve güvenliklerini hiçe sayarak bencilce hareket edebiliyor.
Trafik, bir toplumda o toplumun oluşturduğu devletin, kanunları uygulayıp uygulayamadığının ve o toplumdaki bireylerin de bu kurallara uyup uymadığının en açık ve net yansımasıdır. Trafik, devletin otoritesinin en açık haliyle var olması gereken yerdir ve orada kaos varsa, otorite yok demektir. Otoritenin olmadığı yerde kanunlar çiğnenir, kurallar hiçe sayılır. Eğer hayatlarımız da trafikte iken bu kurallara bağlı ise, ki öyle, o zaman hepimiz kurallara uymayarak kendimizin ve başkalarının hayatlarını tehlikeye atıyoruz demektir.
Kaçımız bunun vicdani sorumluluğunu hissediyoruz? Durmamız gereken kırmızı ışıklarda geçerken, acil durumlar dışında kullanmamamız gereken emniyet şeridini keyfi olarak kullanırken, en sol şeritte trafiği aksatacak kadar yavaş ilerleyip bir de cep telefonu ile konuşurken, hangimiz bu yaptıklarımızın olası sonuçlarını düşünüyoruz acaba? Çok basit şeyler aslında değil mi? ”Hadi canım abartma, bunlarla insan hayatının ne ilgisi var” diyenler çoktur. Üzgünüm, trafik hayattır ve bu ülkedeki insanların yüzde 90’ı, kendisinin ve başkalarının hayatını bu şekilde her gün sayısız kez hiçe sayıyor.
Bu aslında toplumsal ahlakla bağlantılı bir şey. Toplumsal ahlakımız, sözde çok yüksek ama maalesef, özünde yerlerde sürünüyoruz. Peki biz bireysel olarak bunu önlemek için ne yapabiliriz? Basit, çok basit! Çocuklarımızdan, küçüklerimizden başlayalım. Onlara, okullarda gördükleri eğitimin ötesinde, ahlak kurallarını anlatmıyor muyuz? Onlara hırsızlık yapmanın, başkalarının malına ya da canına kastetmenin yanlış şeyler olduğunu anlatmıyor muyuz? Tamam işte, trafik de ahlaktır. Haydi bir yerden başlayalım işte. Onlara, diğer insanlar beklerken kırmızı ışıkta geçmenin, aslında o insanların hakkını gasp etmek olduğunu, emniyet şeridini gereksiz yere kullanmanın ya da diğer insanları umursamayarak bencilce araç kullanmanın, aslında büyük bir ahlaksızlık olduğunu onlara anlatalım. Onlara anlatırken biz de toz tutmuş bilgilerimizi hatırlayalım ve pekiştirelim.
Bu konuda her birimizin sarf edeceği bir cümle, bir hayat kurtarabilir. Lütfen bunu unutmayalım ve var olan kurallara uymaya, uydurmaya çalışalım. Toplumsal hayata ufak da olsa bir katkıda bulunalım.