Yenilenebilir enerji kaynakları, alternatif motorlar, alternatif yakıtlar…
Son yıllarda Avrupa ülkeleri başta olmak üzere, otomotiv sektöründe en çok konuşulan konular alternatif tahrikli taşıtlar, alternatif yakıtlar ve daha çevreci Euro normlarıdır. Tüm bunların tabii ki tek bir nedeni var ; “Daha Çevreci Olabilmek…” Motorlu taşıtların çevreye verdiği zararlar ne yazık ki hiç de azımsanacak düzeylerde değildir. Özellikle ülkemizde olduğu gibi yoğun trafiğin görüldüğü bölgelerde soluduğumuz havanın bu denli kirli olmasının en büyük nedenlerinden biri motorlu taşıtlardır. İçten yanmalı motorların bütün türleri, fosil yakıtlarla yanma sonucunda çevreye CO, CO2, NOx gibi zararlı gazlar yayarlar. Bu gazların bazılarının direk solunması insanlar için ölümcül düzeyde tehlikelidir. Bu nedenle gerek alternatif motorlar ile gerekse alternatif yakıtlar ile bu zararlı gazların yok edilmeye çalışılması gündemdedir. Elektrikli araçlar ve hibrid araçlar (2 farklı tahrik sisteminin belirli oranlarda beraber kullanıldığı araçlar) günümüzde gerek binek araçlarda gerekse ağır vasıtalarda birçok firma tarafından üretilmeye başlanmıştır. Bunun dışında geleneksel motorların alternatif yakıtlar ile kullanımı da bir başka çözüm olarak görülebilir.
Bunların belli başlı olanları;
– Hidrojen
– Biodizel
– LPG (Sıvılaştırılmış petrol gazı)
– CNG (Sıkıştırılmış doğal gaz)
– Etanol
– Metanol
Bu yakıtlardan her biri farklı motor tiplerinde uygulanabilmekte, adaptasyon ve kullanımda farklı avantajlar-dezavantajlar göstermektedirler. İleriye yönelik en iyi çözüm ise kısa vadede hidrojenin içten yanmalı motorlarda kullanımı ve sonrasında tamamen konvansiyonel motorlardan bağımsız fuel cell sisteminin hidrojen ile elektroliz sonucu tahrikidir. Burada elektroliz sonucu araç üzerinde üretilen elektrik ile elektrik motorlarının tahriki sonucu araca güç kazandırılır ve sıfır emisyona ulaşılmış olur. Hidrojen ile çalışan bir araç egzozundan sadece su buharı çıkacaktır! Tüm bu konular sanılanın aksine çok da yeni değil. Hidrojenin dünyanın en önemli ve en çevreci enerji kaynağı olduğu bundan 30 -35 yıl önce dünyaca ünlü bilim adamımız Prof.Dr. Nejat Veziroğlu tarafından ortaya atılmıştı. Diğer alternatif yakıtlar da otomotiv tarihine bakarsanız çok yeni değildir. Hatta dizel motorun mucidi Rudolf Diesel, motorunu bitkisel yağlarla da çalıştırmıştı. Bugün biodizel ismiyle yeni bir fikirmiş gibi yansıtılsa da, bu fikir motorun tarihi kadar eskidir. Ancak bugün farklı olan, artık çevreciliğin düşük maliyetli ve kolay bulunur bir yakıttan daha önemli olmasıdır. Bu nedenle tüm bu çevreci fikirler tekrar gündeme gelmiştir. Ancak ne yazık ki hala bu konudaki çalışmalar hızlı bir şekilde devreye girememektedir. Gerek bu konudaki yapılması gereken Ar-Ge çalışmalarının yavaşlığı, gerekse dünyanın petrol yakıtlara endeksli dengesi, bu çevreci yaklaşımın önünde büyük bir engel teşkil etmektedir. Gerçekten elektrikli araçların, hidrojen tahrikli veya diğer alternatif yakıtlar kullanan taşıtların, güvenlik, depolama, motor teknolojisi gibi daha tam oturmamış birçok zorlukları mevcuttur. Diğer taraftan petrolün yerine geçebilecek yaygınlıkta bir yakıtın gündeme gelmesi ve tüm dünyanın dengelerinin buna dönmesi çok büyük bir dönemeçtir, ki bu olası dönemeç bir çok alternatif enerji kaynağı açısından son derece zengin olan Türkiye için büyük avantaj sağlayacaktır. Umarım bu büyük değişim yakın bir tarihte sağlanır ve umarım bu sağlandığında geç kalınmış olmaz, çünkü her şeyden önce kirlenen çevrenin bir geri dönüşü yok. Bugün denizler bile çeşitli yollarla temizlenebilmekte; fakat bu kirlenen havayı temizlemek için pek geçerli değil. Euro5 ve önümüzdeki yıllarda Euro6 emisyonlarıyla daha çevreci motorlar zorunlu hale getirilse de bunlar gerçekten uzun vadede yeterli çözümler değildir. Hele ki ülkemizde, Euro5 zorunludur ama yollarda gördüğümüz araçların çoğu bu emisyonun çok altını dahi sağlamamaktadır. Buradan ulaşabileceğimiz herkese önemle belirtmek isterim ki, otomotiv sektörünün en önemli konusu bugün bu konudur. Tüm Ar-Ge çalışmaları, çekici opsiyonlar ve dizaynlar ile müşteri kazanmaktan önce bu konu olmalıdır. Tüm devlet teşvikleri bu yönde olmalıdır ve vergiler bu yönde çevreci araçları daha fazla teşvik etmelidir. Emisyon kontrolleri çok daha katı bir şekilde yapılmalıdır. Eski araçların kullanımı bir şekilde azaltılmalıdır. Herkes üzerine düşeni yapmalıdır, aksi halde geri dönüşü olmayan bir yola gidilmektedir. Bugün nasıl İstanbul’da büyüklerimiz; “Biz buralarda denize girerdik” dediklerinde bize inanılmaz geliyor ise, bu gidişat ile bizden sonraki nesil de, evlerinde oksijen tüpleri ile yaşayıp bizim parklarda, sokaklarda şehir içinde gezip rahatça dolaşmamıza inanamıyor olacaklar. Çünkü kirlenen çevre yenilenemiyor ve biz bunun hesabını veremiyoruz…