PLANIMIZ: PLANSIZLIK
SİSTEMİMİZ: SİSTEMSİZLİK
Geride bıraktığımız her sayı ile daha da gelişen ve güçlenen dergimiz ile hepinize merhaba,
Şu anda televizyonda, A Milli Futbol Takımımızın Macaristan Milli Takımı’na karşı yaşamakta olduğu hezimeti izliyorum. Bir yanımda hüzün, bir yanımda alışmışlık: yenilgiye, mağlubiyete alışmak… En tehlikelisi de bu olsa gerek. Kızıyorum da bir yandan, ama kime kızmalıyım, işte ondan tam emin değilim. Herhalde en kolayı, sahada ter döken sporculara veya onları yönete(meye)n teknik ekibe okkalı birer selam göndermek. Belki de müsabakayı izleyen 100 vatandaşımızdan 99’u bunu yapıyor. Üzgünüm, ama bu iş o kadar basit değil. Buradaki hezimet, bu zamana ait değil. Sistemimiz yok, uzun vadeli planımız yok. B planı, yani alternatif planımız hiç yok. Hiç olmadı ki! Bahsettiğimiz bu futbol maçı sadece küçük bir örnek. Aklımız başımıza hep son dakikalarda gelir, en önemli kararları hep anlık öfkeler ile, hırslar ile, hep kısa vadeli düşünerek alırız. Yine spor konusunda örnek verelim: Sporcu yetiştirebiliyor muyuz, yetiştirmeye çalışıyor muyuz, bu amaç için nasıl bir tesisleşmemiz var, nasıl bir organizasyonumuz var, spora ve sporcuya yaptığımız yatırımın çapı, ciddiyeti nedir? Tüm bunları yapmış olsak da, doğru zaman gelene kadar, meyveleri toplayana kadar sabretmeyi biliyor muyuz, yoksa zaten zor yetişen değerlerimizi 1-2 günde yerle bir mi ediyoruz. Evet evet, biz bu işi çok iyi yapıyoruz. Hatırlasanıza, daha ilkokul zamanlarımızda ödevlerimizi ders aralarındaki teneffüslerde alelacele yapmaz mıydık? Aslında tüm senenin birikimi olması gereken, dersi derste ve zamanında dinleyerek hazırlanmamız gereken o en önemli sınavlarımıza, hep o uykusuz son gecelerde hazırlanmadık mı? Sınav sabahları hep son dakika notlarını karıştırarak o son birkaç dakikadan medet ummadık mı? Dürüst olalım, biz buyuz. Sistem sevmiyoruz, düzen sevmiyoruz, plan yapmıyoruz, yapanı da pek ciddiye almıyoruz. Kişilere, önemsiz detaylara takılıp kalıyoruz. Önümüzde aşmamız gereken okyanuslar var, bizim gözümüz ve aklımız ise hala sokağımızdaki su birikintisinde. Gerek özel hayatımızda, gerek iş hayatımızdaki düşüncelerimiz, projelerimiz hep kısa vadeli, hep günlük. İş hayatımızda uzun vadeli sözleşmeleri sevmiyoruz, dolayısıyla kısa vadeli projelere yapılan yatırımlar hep yetersiz kalıyor, küçük kalıyor. Özel hayatımızda da birçok şey için sabretmiyoruz, her şey hemen olsun istiyoruz, e olmuyor tabii… Bazen olmuş gibi gözüken şeyler de eğer sağlam temeller üzerinde değilse, ilk sarsıntıda yerle bir oluyor. İnsan ilişkilerimiz de, gönül ilişkilerimiz de bu şekilde değil mi? Çok mu umutsuz olduk? ”Aslında umutsuz olmamalıyız” demek istiyorum, ama içimden gelmiyor. Bazı şeyleri daha derinden değiştirmeliyiz. Sporda, iş hayatımızda, özel hayatımızda uzun vadeli ve sağlam adımlar atmalıyız. Yeni nesilde daha çok plan yapacak, düzgün işleyen sistemler oluşturacak pırıl pırıl gençlerimiz var, ama aralarında maalesef son derece dar bakışlı, vizyonsuz ve ne yaptığını bilmeyenler de var. Bakalım hangi taraf galip gelecek? En azından bazı şeyleri kökten değiştirmeyi başarabilecekler mi? Biz, vereceğimiz eğitim ve öğretimlerle onlara bunu aşılayabilecek miyiz?
Ben, ülkemiz adına gelecekten pek de umutlu değilim sanki…