Uzun soluklu ve zorludur. Ama keyifli. Ama sabır ister ağır vasıta tıpkı, yaşamak gibi.
Ne tarafa gideceğini biliyorsan, her yol seni oraya götürür. O zaman hedeftir araç satmak, yaşam tarzıdır. Ağır ve emin adımlar gerektirir.
Yanlış vites gibidir satış kaygısı. Sıyırır atıverir yanlış bir adımda. İstenen rampayı çıkmaksa; doğru devirde ve doğru vitesle hareket etmek gerek. Satışın devri kıvamdır. Aceleyi sevmez kıvam. Araç satıcısının acelesi olmaz, olursa motor ömründen yiyeceğini bilir. Zira, akıllı adam aracına zarar vermez. Tıpkı satış gibi, tıpkı yaşam gibi. Şayet satayım kaygısına düşersen alıcı bunu anlar. Anlarsa dost bilmez, güvenmez. Oysa ticari araçta en önemli şey güvendir.
Firma sahibi kullanıcıya güvenir. Yoksa, 200-250.000.-TL’ lik aracını nasıl emanet etsin? Kullanıcı aracına güvenir. Yoksa, canını nasıl emanet etsin? Biz de ürünümüze güveniriz. Yoksa geleceğimizi nasıl emanet edelim? Bu denli güven gerekirken acele etmek niye?
“Doğru bir satış kaybı yanlış bir satışa tercih edilmeli” bırakın bugün bir, üç, beş adet ne olursa olsun, kaçacaksa kaçsın. Yarın belki daha fazlası gelecektir; siz doğru durmasını biliyorsanız. Dik duranı, doğru olanı, güçlü kalanı sever ticari araç alıcısı, tıpkı yaşam gibi. Farkı yaratmak istiyorsak dik durmalı, doğru olmalı ve güçlü kalmalıyız. Her zaman büyük balık küçük balığı yutmuyor. Farklı olmalı küçük bile olsa balık. Yutulanlardan olmamak için. Tıpkı satıcı gibi. Farkı tazıdır, gücü bilgisi. Azmi ise zaferidir satıcının. İnanmak başarmanın yarısıysa, çaba ve bilgi diğer yarısıdır. Ne kadar uğraşsak da kullanıcı kadar bilemeyiz. Çünkü dedik ya; araç satmak bir yaşam tarzıdır.
Yaşadıklarımızdan değil yaşayamadıklarımızdan olmalı pişmanlıklarımız. Korku ve yarını olmayan bir dünyada gereğinden fazla sorgulamak, zaman kaybından başka neye yarar ki?
Hem neden korkar insan? Bilmediklerinden… Korkmamak için bilmek, bilmek için öğrenmek, öğrenmek için denemek-yaşamak gerek.
Aracıyla bir bütündür kullanıcı. Onun için dinlemeli, anlamalı. Ancak ve ancak ondan sonra anlatmalı, anlamasını istediğimizi. Sonuçta biz ne anlatırsak anlatalım anladığı onun algıladığı kadardır. Onun bir dili var. O dilden konuşmazsak Müslüman mahallesinde salyangoz satmış oluruz. O dil; atölyede, kademede, kamyoncular lokalinde, yol üstü lokantalarda, nakliyat ambarlarında bulunur.
Her şey kitaptan öğrenilmiyor.
Velhasıl, bir davadır araç satmak… Yalnız başına süren…
Tıpkı yollar misali uzayıp giden bir dava. Satıcının dünyası ön camından göründüğü kadardır. Öfkesi, sevinci, kederi, neşesi ile tek kişilik bir dünya… Giderken büyüyüp dönünce biten özlemlerin dünyası… Yaşamak gibi.